Quantcast
Channel: dönem dizisi – 22dakika.org
Viewing all 91 articles
Browse latest View live

Ripper Street — Tanıtım

$
0
0

Ripper Street‘in konusu, Doğu Londra’nın gecekondu semti Whitechapel‘da ve 1888 yılının ikinci yarısında faaliyet göstermiş bir seri katil olan Karındeşen Jack‘in işlediği cinayetlerden sonra uzun bir süre ortalıkta görünmediği dönemde geçiyor.

Viktorya Dönemi, sene 1889… Bilinen son Karındeşen Jack cinayetinin üzerinden altı ay geçmiştir. Sokak arasında bulunan bir hayat kadını cesedinin bulunmasıyla halk, kurbanlarını genelde hayat kadınları arasından seçen Karındeşen Jack’in tekrar ortaya çıktığını düşünüp tedirginliğe kapılır. Bu olayların ortasında ise dönemin gözüpek, suçlulara aman vermeyen polis teşkilatı H tümeni (Cehennemden Çıkma Polis Teşkilatı olarak da anılıyor) vardır. Bu andan sonra, H Tümeni’nin Whitechapel sokaklarında suçlular ile olan amansız mücadelesine tanık olmaya başlıyoruz.

Tanıtım Başlıkları :

Yayın Bilgileri
Konusu
Karakterler
Ek Bilgiler
Tanıtım Filmi


YAYIN BİLGİLERİ

Türü : Polisiye – Suç

Yaratıcı ve Yazar :Richard Warlow (Waking The DeadMistresses)

Bölüm Sayısı : 1. Sezon 8 bölüm – 2. Sezon 8 Bölüm

Yayın tarihi : 1. Sezon 30 Aralık 2012 – 24 Şubat 2013, 2. Sezon 2014

Bölüm Süresi : 58 – 60 Dakika

Yayıncı Kanal : BBC ONEBBC America

KONUSU

Doğu Londra’nın 67.000 nüfuslu ve genellikle yoksul halkın yaşadığı Whitechapel bölgesi, Karındeşen Jack cinayetleriyle ünlenmiş bir bölgedir. Zamanla, Whitechapel sokaklarında Karındeşen Jack’in cinayetlerini taklit eden katiller de türemiştir. Olumsuz etkilerinden ziyade, bölge halkı bunu kazanç kapısı haline döndürmeyi başarmış. Karındeşen Jack’in evine yapılan turistik gezilerle, bölgeye daha fazla insan gelir olmuş; yani, ekonomi biraz olsun canlanmış.

Her ne kadar hikayenin çıkış noktası Karındeşen Jack ile bağlantılı olsa da dizi bunun üzerinde ilerlemiyor. Her bölümde farklı bir suçlu profiliyle karşılıyoruz. Bunun yanında adli hekim Jackson ile genelev sahibi Susan’ın, ülkeleri Amerika’dan İngiltere’ye kaçmış bir ikili olması ve bu durumu herkesten saklamalarını, dizinin ana konusu olarak nitelendirebiliriz.

 

 

 

 

Ripper Street konu ve anlatım bakımından BBC Amerika’nın sonbaharda yayınlanan dizisi Copper ile benzerlikler taşıyor. Dizide bahsi geçen Whitechapel bölgesi, Copper’da hikayenin geçtiği Newyork’un Five Point mahallesiyle benzerlikler taşıyor. Copper’da işlenen ana konu dizinin geneline daha fazla yayılmıştır. Fakat Ripper Street’e ana konu biraz daha ağır işleniyor. Aslında bu ağırlığın altında biraz da gizem yatıyor.

Dizide, hikayesinin geçtiği 19. yüzyıl İngiltere’sinde yaşamış ünlü yazar Charles Dickens‘ın romanlarında sık sık değindiği hastalıklı İngiltere portresi burada da çiziliyor. Dönemin yaşam şartlarının zorluğu, sınıflar arasındaki uçurum gibi yoksulluğu vurgulayan toplumsal sorunlarla hikayede sıkça karşılaşıyoruz.

KARAKTERLER

Sakin. Yenilikçi. Saklayacak bir şeyi var sanki?

Edmund Reid

Dedektif Reid, yakın zamanda ölen kızının üzüntüsünü henüz üzerinden atamamıştır. Karşılaştığı davalarda elde ettiği kanıtlarla suçluları yakalamada oldukça başarılı olan Reid, ortadan kaybolan Karındeşen Jack’in tekrar ortaya çıkmasından çekinir ve öldüğünü ummaktadır.

Reid’i Little Dorrit ve Spooks‘taki rolleriyle hatırlayabileceğimiz Matthew Macfadyen canlandırıyor.

Edmund Reid dizide yer alan bir karakter olmasının ötesinde, gerçek hayatta da yaşamış bir kişiliktir. Tarihte parlak bir dedektiflik kariyeri edinmiş ve zamanla Londra Polis Teşkilatı’nın başına kadar yükselmiş biridir. Yazar Charles Gibson’ın yazdığı ”Dedektif Deir” romanlarına da dayanak oluşturmuştur.

Sert. Sadık. Yoksa bir haydut mu?

Bennet Drake

Eski bir ordu mensubu olan Drake, Reid’in sağ koludur ve ona oldukça sadıktır. Birçok polisin aksine, bölgedeki yoksul halktan kendini ahlaki olarak üstün görmez. Tipik polis imajından ziyade, halka daha yakın olmasından kaynaklanan durumun getirdiği avantajla, suç unsurlarının arasında polis kimliğini rahatça gizleyebiliyor.

Drake rolünde Game Of Thrones‘taki Bronn rolüyle tanınırlığı artmış olan Jerome Flynn‘ı izliyoruz.

Bağımsız. Zeki. Güvenilmez?

Homer Jackson

Jackson, adli hekimlik uzmanı ve cerrahlık da yapmış eski bir Pinkerton’lıdır (Bir ABD ulusal güvenlik ve dedektiflik şirketi). Bu Amerikan hekimin, geçmişinde karanlık birtakım durumlar var ama şimdilik işini iyi yapışıyla ön plana çıkıyor.

Jackson içki, kumar ve hayat kadınlarıyla fazlaca haşır neşir olan günlerini geride bırakmış ve sokaklarda avare halde dolaşan bir adamdır. Aranan bir adam olduğu için, gizliliğini tehlikeye atmak istemese de Reid’in zoruyla, polis teşkilatında adli hekim görevine getirilir. Bu andan itibaren cesetlerde inceleme ve otopsi yaparak, ipuçları takip ederek Reid ve ekibine yardım etmeye başlar.

Adam Rothenberg‘i son dönemde konuk oyuncu olarak yer aldığı Person of Interest ve Elemantary‘den hatırlayanlarınız olacaktır.

Long Susan

Susan, Amerika’dan Jackson’la Londra’ya kaçmış biri. Burada gizlenmek için kendine yeni bir hayat kurar. Toplumun ileri gelen erkeklerine hizmet veren bir genelev işletmektedir.
Çoğu zaman asabi tavırlar sergileyen gaddar bir kişilik olan karakteri,  White Heat, Blackout‘tan hatırlayabileceğimiz MyAnna Buring canlandırıyor.

ve

Rose Erskine

Rose, Susan’ın genelevinin en güzel ve gözde kızı. Oyuncu olmak gibi büyük hayalleri var. Rose’un hayranlarının başında sert imajlı polisimiz Drake geliyor.
Rose’u canlandıran Charlene McKenna, hali hazırda uzun soluklu İrlanda draması Raw‘da rol alıyor. Merlin ve Misfits‘ten de konuk oyunculuklarıyla hatırlayabiliriz.

Emily Reid 

Edmund Reid’in karısı olan Emily, kızının ölümünden sonra bunalıma girmiştir. Kendini, kilise adına yapılan hayır işlerine adar. Yaşadığı bu trajik olay öncesinde kiliseyle pek arası olmayan Emily’i, kocası bu girdiği ruhani ve depresif durumdan çıkarmak için çabamaktadır.

Emily’i canlandıran Amanda Hale, Ripper Street’e gelinceye kadar bir kaç konuk oyunculuk dışında önemli bir projede yer almamış.
 
Fred Best
Gazeteci olan Best, Karındeşen Jack Cinayetleri hakkında yaptığı haberler ile bu işin fazlasıyla kaymağını yemiş. Bu seri katilin ortadan kaybolması Best’in, sansasyonel haber yakalamak için Reid ve ekibinin soruşturduğu cinayet davalarıyla, daha fazla ilgilenir hale gelmesine neden olmuş. Best’in haber için sürekli enselerinde oluşu, onları az biraz kızdırıyor.
Fred’i Luther‘den tanıyabileceğimiz David Dawson canlandırıyor.
 

 
 
Dick Hobbs 

H Tümeni’nin en çaylak üyesi. Atılgan ama çok da heyecanlı. Bu yüzden, verilen her işi eline yüzüne bulaştırma riski taşıyor.
Hobbs’u, ilk oyunculuk deneyimiyle Jonathan Barnwell canlandırıyor.

 

 


 
 
 Madoc Faulkner

Çoğumuzun Game Of Thrones‘tan tanıdığımız Iain Glen dizinin bir bölümünde konuk oyuncu olarak yer alıyor. Canlandırdığı karakterin ayrıntısına girmeyelim ki ispiyon olmasın.

 

 

 
 
 
 
Carmichael

Misfits‘ten Rudy Wade rolüyle hatırlayabileceğimiz Joseph Gilgun da dizide bir bölüm konuk oyuncu olarak yer alıyor. Rudy ile pek alakası olmayan bu karakteri de anlatmayalım, izleyin ve görün.

 
 

EK BİLGİLER 

— Dizinin çekimleri İrlanda Dublin’de yapıldı.

— Çekim mekanı olarak geniş bir alana yayılmış olan Dublin’deki eski bir ordu tesisi kullanıldı.

 1. sezon çekimleri 300 kişilik bir ekip tarafından 19 haftada tamamlandı.

 Richard  Warlow, yine tıpkı Ripper Street gibi hikayesi aynı dönemlerde geçen HBO‘nun efsane dizisi Deadwood‘un, dönemin karmaşık dilini kullanış biçiminden etkilendiğini ve bundan ilham aldığını belirtmiştir.

— Richard Warlow, 2. sezonun senaryosuna başladığını açıklayıp, hikayenin, bazı kısımlarının 20. yüzyılın başlarında Doğu Londra’da Çinli nüfusun yoğunlaştığı, Chinatown bölgesinde geçeceğini belirtmiştir.

SON SÖZ 

Oyunculukları, senaryosu, kostümleri ve dekoruyla  sizi o dönemin karanlık atmosferinin içine alan dizi, her yönüyle oldukça kaliteli bir yapım. Dönem dizisi sosuna batırılmış polisiyelerden hoşlanıyorsanız bu dizi tam size göre.
İzlemek isteyenlere iyi seyirler…

TANITIM FİLMİ 

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=YnhV5K9F39g?feature=player_detailpage&w=640&h=360]

 


2013 BBC Ekranından 3 Yeni Drama

$
0
0

İngiliz kanalı BBC, 2013’te sunacağı yeni dramalarından 4’ünü, sene başında bizlerle tanıştırmıştı: Mayday, The White Queen, The Village ve Frankie. Bunlardan Mayday’i Mart ayında peşpeşe yayınlanan bölümleri ile izledik ve şurada da ayrıntısını paylaştık.
Öyleyse, bu yazımızda da diğer 3 diziden bahsedelim.
Not: BBC’nin bu sene yayınlayacağı dramalar için hazırladığı şu reklam filmini de hatırlatmadan geçmeyelim.



The Village

The Village
31 Mart 2013’te BBC One’da başladı. 6 bölüm sürecek.

Nico Mirallegro

 
 
John Simm ve Maxine Peake‘in başrollerinde olduğu The Village, 20. yüzyılda İngiltere’de bir köyde geçiyor.

Hikayemiz, İngiltere’nin en yaşlı 2. adamı olan Bert Middleton ile başlıyor. Kahramanımızla röportaj yapan bir yönetmen, Middleton’ın hayatını ve yaşadığı köyü filme çekiyor. Yıllar öncesine gidiyoruz ve 1914’ün sıcak bir yazında giriyoruz öyküye.
Bert Middleton’ın anne ve babası John (John Simm) ve Grace (Maxine Peake), Bert ve ağabeyi Joe’yu (Nico Mirallegro) yetiştirmek için canla başla uğraşmaktalar.
Ana karakterlerimizin eşliğinde, köydeki doğumlar, ölümler, aşk ve ihanet, büyük politik olaylar, çalışma hayatı, uyulan kurallar, isyanlar, seks, din, sınıflar derken köyün ve köy halkının hayatlarını izliyoruz.

John Simm

Dizinin yaratıcısı, Silk‘i bizlerle buluşturan isim olan Peter Moffat (Sanatçının, Steven Moffat ile akrabalığı olmadığını hatırlatalım).
Oyuncu kadrosunda Rupert Evans ve Juliet Stevenson da var.



The White Queen

The White Queen
Amerikan kablolularından Starz’ın da yayınlayacağı 10 bölümlük bu dizide İngiltere kralı IV. Edward‘ın hayatını izleyeceğiz. Dizinin Starz’da 2013 Ağustos’unda yayına girmesi planlanıyor. BBC’de ne zaman yayınlanacağı ise henüz meçhul.
Philippa Gregory‘nin The Cousins’ War isimli tarihi kitap serisinden uyarlanmış olan The White Queen, 1464 yılında başlıyor. Tudor Hanedanlığı‘nın hükümdarlığının henüz başlamadığı dönemler… York Hanedanlığı’nın da Lancaster Hanedanlığı’nın da tahtta gözü var. York’lardan genç ve yakışıklı IV. Edward tacı giyiyor. Ancak Edward, düşman aileden olan Elizabeth’e aşık olunca işler karışıyor.

The White Queen, aşk ve tutku, baştan çıkartma ve aldatma, ihanet ve cinayetin hikayesi. Birbirinden farklı 3 kadının bakış açısından bizlere sunuluyor : Elizabeth Woodville, Margaret Beaufort ve Anne Neville. Gücün peşindeki bu kadınlar, İngiltere tacı için ellerinden geleni ardlarına koymayacaklar.



Beyaz Kraliçe (White Queen) olarak adlandırılan Elizabeth Woodville’i İsveçli aktris Rebecca Ferguson canlandırıyor.

David Oakes, Max Irons, Aneurin Barnard

IV. Edward’ı Max Irons canlandırırken, kendisine Aneurin Barnard ile David Oakes eşlik ediyor. James Frain, Janet McTeer ve Robert Pugh gibi tecrübeli isimler de oyuncu kadrosundalar.

http://www.youtube.com/watch?v=p7HZ5-dbjNY



Frankie

Frankie
Frankie 6 bölüm sürecek ve bahar aylarında BBC’de yayınlanması planlanıyor.
Başrolünde Torchwood‘dan tanıdığımız Eve Myles‘ı izleyeceğimiz dizinin ana karakteri Frankie.
Kendisi, evlere giderek hasta ziyareti yapan türde bir hemşire. Yoğun çalışma hayatı, özel hayatının önüne geçmiş biri Frankie.
Kahramanımızın ortağı ve en yakın arkadaşı Andy rolünde Derek Riddell‘ı izleyeceğiz. Dean Lennox Kelly de Frankie’nin uzatmalı sevgilisi Ian olarak karşımıza çıkacak.

Nisan Ayının Çıkınındakiler Bitmedi

$
0
0

Nisan ayında başlayan yeni dizilerin bir kısmını şu yazımızda paylaşmıştık. Ay içinde yayın tarihleri kesinleşip duyurulan, çoğu İngiliz menşeili 8 yeni diziyi de bu yazımızda sıralayalım ki eksik kalmasınlar. Rogue, Endeavour, The Ice Cream Girls, Rectify, The Wright Way, The Politician’s Husband, Vicious, The Job Lot‘la ilgili ayrıntılar yazının devamında sizleri bekliyor.


Rogue

Rogue (DirectTV)
3 Nisan’da başladı.
İlk sezon 10 bölüm sürecek.
Oyuncular: Thandie Newton, Marton Csokas, Joshua Sasse, Kavan Smith
Konu: Grace Travis (Thandie Newton), gizli görevde bir polis dedektifidir. Görevi gereği, mafya patronu Jimmy Laszlo (Marton Csokas) adına çalışmaktadır. Özel hayatında ise 2 çocuk annesi, evli bir kadındır. Bir gün, küçük oğlu öldürülür. Bu olayın ardından kahramanımızın hem iş, hem de özel yaşantısı allak bullak olur. Polis midir, anne midir, eş midir, suç örgütü üyesi midir? Haydi buyurup, buradan yakalımdır.



Endeavour

Endeavour (ITV)
14 Nisan’da başladı.
4 bölüm sürecek.
1. sezon sayılan 98 dakikalık ilk bölümü 2 Ocak 2012’de yayınlanmıştı. “2. sezon” denen 4 yeni ve yine uzun bölümüyle bu aydan itibaren karşımıza gelecek diziyi, yine de es geçmeyelim, paylaşalım dedik.
Oyuncular: Shaun Evans, Roger Allam, Jack Laskey, James Bradshaw
Konu: Inspector Morse romanlarının televizyon uyarlaması.
Ana kahramanımız dedektif Endeavour Morse’un (Shaun Evans) 1965’teki gençlik yıllarındayız. Oxford Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İngiliz ordusunda bir süreliğine şifre memuru olarak çalışır ve ardından da polis olur. Kanunlarla kısıtlı olmanın anlamsızlığını anlayınca, istifa mektubunu yazmaya girişir. Ancak bu sırada, 15 yaşında bir kızın davasına verilir ve olaylar gelişir.



The Ice Cream Girls

The Ice Cream Girls (ITV)
19 Nisan’da başladı.
3 bölüm sürecek.
Oyuncular: Lorraine Burroughs, Georgina Campbell, Jodhi May
Konu: Dorothy Koomson‘ın aynı isimli romanının uyarlması.
2 ergen kız, 1995’te okuldaki öğretmenlerinden birini öldürmekle suçlanırlar. İkilimiz, geçen 17 yıl içinde farklı yollara sapar ve bambaşka hayatlar yaşarlar. Ancak 2013 yılına geldiğimizde, birbirleriyle ve karanlık ortak geçmişleriyle yüzleşmeleri gerekir.

Fragmanını şuradan izleyebilirsiniz.


Rectify

Rectify (Sundance Channel)
22 Nisan’da başladı.
İlk sezon 6 bölüm sürecek.
Oyuncular: Aden Young, Adelaide Clemens, Abigail Spencer, Sean Bridgers
Yapımcılar: Dizinin afişinde “Breaking Bad’in yapımcılarından” diye bir ifade yer alsa da ve Breaking Bad’den Melissa Bernstein ile Mark Johnson yapımcılar arasında olsa da dizinin asıl yazar, yönetmen ve yapımcısı Ray McKinnon.
Konu: Dizimizin kahramanı Daniel Holden, tecavüz ve cinayet nedeniyle idam cezasına mahkum edilip, 19 yıl sonra aklanıp temize çıkmış biridir. Beraatinin ardından memleketi olan Georgia’ya döner. Şimdi, önünde alışması gereken yepyeni bir hayat vardır.



The Wright Way

The Wright Way (BBC One)
23 Nisan’da başlayacak.
İlk sezon 6 bölüm sürecek.
Oyuncular: David Haig, Joanne Matthews, Beattie Edmondson, Mina Anwar
Konu: BBC’nin bu yeni sitkomunu Ben Elton (Blackadder, The Young Ones) kaleme almış.
Gerald Wright, etrafındaki herkesi çileden çıkartan biridir. Kendisi, Baselricky İş Sağlığı Güvenliği Birimi’ni yönetmektedir. Yönettiği ekip de İngiltere’yi daha güvenli hale getirmeye çalışırken, -ellerinden geleni yapıyor olmalarına rağmen- kaş yaparken göz çıkartan bir grup uyumsuz tipten ibarettir.

Diziden bir sahneyi de şuradan ya da şuradan izleye(meye)bilirsiniz. (Video, sadece İngiltere’den Internet’e çıkan kullanıcılara açık.)



The Politician’s Husband

The Politician’s Husband (BBC Two)
25 Nisan’da başlayacak.
3 bölüm sürecek.
Oyuncular: David Tennant, Emily Watson, Ed Stoppard, Jack Shepherd, Roger Allam, Oscar Kennedy, Lucy Hutchinson, Anamaria Marinca
Konu: Kişisel ve politik hayatlar çakışınca, bir evlilikteki güç dengelerinin nasıl karıştığını izleyeceğimiz dizide söz konusu çiftimiz Aiden Hoynes (David Tennant) ve Freya Gardner (Emily Watson). Aiden, başarısız bir yöneticilik tecrübesinin ardından bakanlar kurulundaki görevinden istifa etmiştir. Bunun ardından Freya, bakanlar kuruluna katılmıştır. Peki Freya kocasının gölgesinden çıkınca, ikilimizin politik hayatı ile özel hayatı nasıl etkilenecektir?



Vicious

Vicious (ITV)
29 Nisan’da başlayacak.
İlk sezon 7 bölüm sürecek (Aralık’ta yayınlanacak olan Noel bölümü dahil).
Oyuncular: Derek Jacobi, Ian McKellen, Frances de la Tour, Iwan Rheon, Marcia Warren
Konu: 50 yıl boyunca aynı dairede birlikte yaşamış olan partnerler Freddie ile Stuart etrafında gelişecek olan bir komedi. Yıllar önce tanıştıklarında Freddie çaylak bir aktör iken, Stuart da bir barmendir. Oysa şimdi, ikisi de kariyerlerinin sonuna gelmişlerdir ve hayatları kitap okumak, köpeği gezdirmek ve ağız dalaşından ibarettir.



The Job Lot

The Job Lot (ITV)
29 Nisan’da başlayacak.
İlk sezon 6 bölüm sürecek.
Oyuncular: Russell Tovey, Sarah Hadland, Jo Enright, Tamla Kari, Angela Curran, Martin Marquez, Tony Maudsley, Sophie McShera, Adeel Akhtar
Konu: Bu komedi ise bir işyeri komedisi. Dizide, bu işyerinde çalışan ve çalışmayanların hayatını izleyeceğiz. Tüm karakterlerimizi bir araya getiren ortak nokta çalışmak ve çalışmamak. Bu işyerinin yöneticisi evhamli bir tip olan Trish (Sarah Hadland) ve çalışanları arasında da işini ağırdan alan Karl (Russell Tovey) var.

Parade’s End – Tanıtım

$
0
0

Parade’s End, HBO ve BBC ortak yapımı olan beş bölümlük bir mini dizi. I. Dünya Savaşı zamanlarında geçiyor. Muhafazakâr bir İngiliz aristokrat (Christopher Tietjens); onun zalim, sosyetik karısı (Sylvia) ve kadın hakları savunucusu olan genç bir kız (Valentine Wannop) arasındaki aşk üçgenini ekrana getiriyor. Christopher Tietjens rolünde Sherlock dizisiyle yıldızı parlayan Benedict Cumberbatch, onun karısı Sylvia rolünde birçok bilinen Hollywood yapımında izlediğimiz Rebecca Hall, Valentine Wannop rolünde ise Adelaide Clemens yer alıyor. Shakespeare in Love ile Oscar kazanan senarist Tom Stoppard‘ın kaleme aldığı bu dizi, İngiliz yazar Ford Madox Ford’un 1924-1928 yılları arasında yazdığı dört romandan oluşan aynı isimli kitap serisinden uyarlandı.


KONU

 

I. Dünya Savaşı’nın ortasında, büyük bir değişimin kıyısındaki Avrupa’da eski kafalı Christopher Tietjens, onun kindar karısı Sylvia ve genç bir kadın hakları savunucusu olan Valentine Wannop arasında bir aşk üçgeni gelişir. Savaş bitmek bilmezken Christopher savaşmak için Fransa’ya gider. Sylvia’yı, kendi oğlu olup olmadığını bilmediği çocuğunu ve Valentine’ı geride bırakır. Hayatının geri kalanını kiminle geçireceğine karar vermek zorundadır: Güzel ama çıkarcı Sylvia’yla mı, yoksa sevgi dolu Valentine’la mı?

Aşk, aile, sadakat, fedakârlık konularının işlendiği dram, romantik, savaş türlerindeki bir dönem dizisi olan Parade’s End’de ön plandaki aşk üçgeninin arka planında I. Dünya Savaşı’nda cephelerde yaşananlara da tanık oluyoruz. Çoğumuzun Sherlock dizisiyle tanıyıp sevdiği Benedict Cumberbatch bu dizide çok farklı bir portre çiziyor. Zengin ve ayrıcalıklı bir aileye sahip, işinde çok başarılı bir devlet memuru olan Christopher Tietjens’ın evliliği en başından beri sallantıda olan bir evlilik. Sonrasında başka bir kadına aşık oluyor ama kendisini başka erkeklerle aldatan karısına sadık kalmaya devam ediyor. Dizide en öne çıkan performansın ise Rebecca Hall’e ait olduğunu söyleyebiliriz.

 


KARAKTERLER

Christopher Tietjens (Benedict Cumberbatch):  Çevresindeki dünya baş döndürücü bir hızda değişirken o, tutunduğu değerlerine sahip çıkmaya çalışan bir İngiliz aristokrattır. Sonuçları ne olursa olsun prensiplerinden ödün vermeyi reddeder. Gerçekleri manipüle etmesi istendiğinde hükümet istatikçisi olarak görev aldığı işinden istifa eder, karısı Sylvia onu başka bir adam uğruna terkettiğinde bile karısına sadık kalmaya devam eder. Genç bir kadın hakları savunucusu olan Valentine’a aşık olduğu zaman ise ona karşı olan hisleri ve kendi doğruları arasında bir savaşta kalacaktır.

Sylvia Tietjens (Rebecca Hall): Hamile kaldığı için Christopher Tietjens ile evlenen, sosyetik ve çok çekici bir kadındır. Bencil, çıkarcı, acımasız ama aynı zamanda da büyüleyicidir. Yaşadığı bir dizi ilişkiyle gönlünü eğlendirirken, bir yandan da Christopher’ın ona ilgi göstermiyor oluşunun içten içe üzüntüsü içerisindedir.

Valentine Wannop (Adelaide Clemens): Annesiyle birlikte yaşayan genç bir kadın hakları savunucusu ve romancıdır. Christopher’ın hayatına umulmadık bir şekilde girer. Zeki, tutkulu, idealist bir kişiliği olan Valentine, Christopher savaşa gittiğinde çok endişelenir. Kendisine karşı olan hislerinden bir türlü bahsedemediği için ona öfkelidir de.

Vincent MacMaster (Stephen Graham): Christopher’ın iş arkadaşı ve sırdaşı. Devlet memuru ve amatör bir eleştirmen. Rossetti üzerine yaptığı son yayınlanan denemesi ona Londra edebî çevresinde bir yer kazandırmıştır, o da bu yeni konumunu sanatçılar ve yazarlar için şık partiler düzenleyerek kucaklar. Düşünmeden hareket eden biridir. Edith Duchemin ile bir lişkiye başlama konusunda da hiç tereddüt etmez. Edith akli dengesi bozuk bir rahiple evli olmasına rağmen.

Edith Duchemin (Anne-Marie Duff): Valentine’ın en yakın arkadaşı. Deli bir din adamıyla olan sevgisiz bir evliliğin içinde sıkışıp kalmıştır. Ta ki Vincent MacMaster ile olan ilişkisi onu görkemli bir dünya ve edebiyat partileriyle tanıştırana kadar. Hayatı değiştikçe eski yumuşaklığı yerini farklı bir çizgiye bırakır.

Mark Tietjens (Rupert Everett): Christopher’ın ağabeyi. Sylvia’yı hiçbir zaman onaylamamıştır ve Christopher’ın kendisini sürekli karısına kullandırtmasına anlam verememektedir.  Ailesini her zaman korumaya çalışır, ancak Christopher hakkında kötü söylentiler yayılmaya başlayınca kardeşine olan inancı da testten geçer.

Bayan Wannop (Miranda Richardson): Valentine’ın annesi. Kocasının ölümünün ardından ailesini geçindirmek için roman yazmaya başlar. Kızı evin idaresinde ona yardımcı olmaktadır ve yazdıklarını daktiloya geçirmektedir.  Christopher’ın, yazılarını düzeltmek zorunda kalmadığı birkaç yazardan biridir.

Rufus Sewell da Edith Duchemin’in kocası Rahip Duchemin rolünde konuk oyuncu olarak dizide yer alıyor.


TANITIM FİLMLERİ

 

NBC, Dracula ile Dişlerini Bileyecek

$
0
0

Vampir severler yaşadı! Bram Stoker’ın klasik eseri Dracula, bu sonbaharda Cuma günleri NBC‘de olacak. Başrolünde Jonathan Rhys Meyers‘ı (The Tudors) izleyeceğimiz diziden madem 3 kare birden yayınlandı, inceleyelim biraz değil mi?


Konu

Vampir Kont’umuzu bu fotoğraflarda Amerikan bir girişimci pozuyla izliyoruz. Kendisi, 1890’larda modern bilimi muhafazakar topluma kabul ettirmeye çalışıyor. Ama içten içe, kendini yüzyıllar önce ölümsüzlüğe mahkum edenlerden öç almanın peşinde.


Diziden Kareler




Yapım Hakkında ve Mutfaktakiler

Bu televizyon uyarlamasının ilk sezonu 10 bölüm sürecek ve 2013 sonbaharında başlayacak. (NBC, diziyi 2012 Ocak’ında sipariş etmişti; çekimlere ise 2013 Şubat-Mart aylarında başlanmıştı.)

Dizi, NBC’den çıktığı için üflenecek bir yoğurt gözüyle bakılsa da aslında bir Amerikan-İngiliz ortak yapımı. Sky Living ile NBC’den çıkacak. Kadrosundaki başarılı İngiliz oyuncuların yanında, Carnivale‘nin yaratıcısı Dan Knauf‘un baş senarist olması ve dizi yürütücüsü koltuğunda oturması da ayrı bir heyecan konusu. Yönetmenler arasında da
Andy Goddard (Downton Abbey, Law & Order: UK) ve Steve Shill (Dexter, Law & Order: Criminal Intent) gibi isimleri göreceğiz.


Oyuncu Kadrosu

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


Fragman

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Z1jVcmDH43Y


NOT: NBC’nin yeni dizilerinden karelere yer verilen şu habere, kanalın sonradan sipariş ettiği 3 yeni dizisi (Blacklist, Welcome To The Family, The Night Shift) eklendi. Dracula’yı da 3 kare ile öne geçtiği ve içlerinde en uzun zamandır ortalıkta olan olduğu için ayrı bir haberde ele alalım istedik.

ABC’nin 2013-2014 Yenileri

$
0
0

Fazla söze hacet yok. 2013-2014 sezonunda ABC bizi 12 diziyle tanıştıracak. Biz de altta konuları, oyuncuları, posterleri ve fragmanları ile şimdiden tanışalım diyoruz.


Back In The Game (Komedi)


Back In The Game sonbaharda Çarşamba günleri yayınlanacak.
Boşanmış, bekar bir anne olan kahramanımız Terry Gannon Jr., babasının yanına taşınır. Babası, küçük bir beyzbol liginde kariyerini tamamlamış, sivri dilli bir adamdır. Terry, bir yandan babasının yanında yaşarken, bir yandan da buradaki mahalleli ile başa çıkarak oğlunun minikler ligindeki takımına koçluk yapmaya girişir.


The Goldbergs (Komedi)


The Goldbergs sonbaharda Salı günleri yayınlanacak.
1980′lerde, hayli berbat ve yine de sevgi dolu bir ailenin kollarında büyümek üzerine bir komedi. Anne, baba ve 3 çocuktan oluşan bir de dedeyi işin içine katan Goldberg Ailesi’nin başından geçen komik olayları en küçük oğlanın ağzından dinleyeceğiz.
Dizinin yaratıcısı Adam F. Goldberg.
(Bu dizi, geçen yıl Fox kanalına proje olarak sunulmuş ama kanal tarafından pas geçilmişti.)


Mixology (Komedi)


Mixology 2013-2014 sezon ortasında yayına girecek.
Manhattan’da Mix isimli işlek bir barda, 5 erkek ve 5 kadının aşkı arayışı üzerine bir sitkom.
The Hangover yazarları, Jon Lucas and Scott Moore’dan geliyor.
Bu 10 karakterden ikisi bu barda bu barda tanışıyor, yakınlaşıyor ve biz de sezon boyunca bu tanıştıkları geceyi izliyoruz. Öyle ki sezon finalinde gecenin sonunu göreceğiz.


Super Fun Night (Komedi)


Super Fun Night sonbaharda Çarşamba günleri yayınlanacak.
Geçen yıl CBS’in pas geçtiği bir komedi denemesi. Dizinin yapımcılarından biri Conan O’Brien.
Bu komedide, 3 bekar ve fakat asosyal hatun, 13 yıl boyunca her Cuma evde, kendi aralarında felekten bir gece çalmaktalar. Ta ki bir Cuma, içlerinden biri avukat bir adam ile arkadaş olunca, kızlara “Artık, dışarıda eğlenmemizin zamanı geldi” diyene dek.

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=IxgpH_rH-HU


Trophy Wife (Komedi)


Trophy Wife sonbaharda Salı günleri yayınlanacak.
Eskiden o parti senin bu parti benim gezen, şimdilerde durulan bir hatun (Kate), aşık olduğu adamın yüzünden kendini, 3 çıkarcı çocuk ve 2 eski eşten oluşan karışık bir ailenin ortasında bulur. Kocasının ilk eski eşi, başarılı ve ciddi bir doktordur ve ikizlerin annesidir. Elbette, çocuklarının genç bir üvey anne ile büyümesine seyirci kalmayacak ve olaylara daima müdahale edecektir. Ortalıktaki ikinci eski eş ise evlatlık oğlu Bert’i parmağında oynatan bir kadındır. Bakalım Kate, sevdiği adam uğruna bu 2 eski eş ve 3 çocukla nasıl baş edecek.


Betrayal (Drama)


Betrayal sonbaharda Pazar günleri yayınlanacak.
Alman dizisi Overspel‘in uyarlaması.
Mutsuz bir evliliği olan bir kadının, güçlü bir ailenin avukatlığını yapan bir adamla ateşli bir yasak aşk yaşaması üzerine.


Resurrection (Drama)


Resurrection 2013-2014 sezon ortasında başlayacak.
Dünya genelinde ölü olduğu bilinen birçok insan, birdenbire hayatlarına ve sevdiklerine dönerler.
Missouri‘nin Arcadia kenti sakinlerinin kaybettiği yakınları bir bir canlanmaktadır. Üstelik hiçbiri öleli ne kadar olmuş olursa olsun, öldüklerinden 1 gün bile yaşlı değillerdir ve vücutlarında herhangi bir deformasyon da yoktur. Bu ani sürpriz üzerine kasabanın şerifi ne olduğunu araştırmaya koyulur. Ancak işler, düşündüklerinden farklıdır.

Fransız dizisi Les Revenants‘ın uyarlaması gibi dursa da Les Revenants, aynı isimli 2004 yapımı filmin uyarlaması iken Resurrection, Jason Mott adlı bir yazarın Eylül 2013′te piyasaya çıkacak The Returned isimli romanının uyarlaması.
Dizinin yapımcıları arasında Brad Pitt de var.


Mind Games (Drama)


Mind Games 2013-2014 sezon ortasında başlayacak.
İki erkek kardeşin, insanların problemlerini çözmek için kurdukları alışılmadık bir firmada olanları izleyeceğiz. Kardeşlerden biri bipolar ve insan psikolojisi üzerine bir dahi; diğeri ise kurnaz, dolandırıcılıktan hapis yatmış bir sabıkalı. İkisi birlikte insan motivasyonu ve manipülasyonu üzerine bilimi kullanarak müşterilerinin sorunlarını çözmeye çalıştıkları, farklı bir acenta işletiyorlar.
Dizinin yaratıcısı, Lone Star ve Awake gibi kısa süren yapımların da yaratıcısı olan Kyle Killen.

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=-pZc9bXvQX4


Killer Women (Drama)


Killer Women 2013-2014 sezon ortasında başlayacak.
Bir Arjantin dizisi uyarlaması. Yapımcıları arasında Modern Family‘deki rolü ile ünlenen Kolombiyalı sanatçı Sofía Vergara da var.
Teksas’lı bir orman bekçisi kadının maceralarına odaklanıyor. Kahramanımız Molly Parker’ın özellikleri kafanızı karıştırabilir: Yeni boşanmış. Eski bir güzellik kraliçesi. Bir şerifin kızı. Molly, elit ve erkek egemen kanun adamlarından oluşan Teksas Orman Bekçileri arasında mevkisinde yükselen bir kanun kadını. 😉


Lucky 7 (Drama)


Lucky 7 sonbaharda Salı günleri yayınlanacak.
The Syndicate isimli ingiliz dizisinin uyarlaması. Queens’te bir benzin istasyonunun 7 çalışanının hayatı, birlikte aldıkları loto biletine büyük ikramiye çıkınca tamamen değişir. Kahramanlarımız, paranın tüm dertlerini çözmediğini hatta daha da fazla sorunlara yol açabildiğini görecekler.
Dizinin kadrosunda, İngiliz mahsulü olan ve oldukça hareketli geçerek izleyicileri fazlasıyla tatmin eden orijinal diziden (The Syndicate) bir oyuncu (Lorraine Bruce) da yer alıyor.


Marvel’s Agents of S.H.I.E.L.D. (Drama)


Marvel’s Agents of S.H.I.E.L.D. sonbaharda Salı günleri yayınlanacak.
Marvel Evreni‘nde geçecek olan bu diziye, daha önce şu mini tanıtımda ayrıntılı olarak değindik.
S.H.I.E.L.D.‘dan çıkan ve süper güçleri olmayan bir ekibin maceralarını izleyeceğiz dizide.


Once Upon A Time In Wonderland


Once Upon A Time In Wonderland sonbaharda Perşembe günleri yayınlanacak.

Kanalın, bugünlerde 2. sezonunu deviren ve 3. sezon onayını da alan fantastik dizisi Once Upon A Time‘ın uzantısı. Orijinal dizideki evrende geçecek, ama onun geçtiği lanetlenmiş dönemden öncesini ele alacak.
Hikaye, Alice Harikalar Diyarında masalına dayanacak; ancak, önceki uyarlamalardan biraz farkla.
Dizide, Londra’nın Viktorya Dönemi yıllarında, genç bir kadın olan Alice, garip bir ülke hakkında kimsenin inanmadığı garip hikayelerden bahsetmektedir. Kendi sağlığı için bir akıl hastanesine kapatılmak üzereyken, Kupa Valesi ile Beyaz Tavşan tarafından kurtarılır ve Harikalar Diyarı’nın yolunu tutar.
Orijinal dizide de yer alan ve aynı masalın kahramanlarından olan Kupa Kraliçesi ile Şapkacı karakterlerinin bu dizide konuk olabilecekleri söyleniyor. Ancak Şapkacı’nın sevilen oyuncu Sebastian Stan‘in yoğunluğu nedeniyle onun tarafından canlandırılmayacağı fikri hakim. Yine de bu konuda duyurulan kesin bir karar yok henüz.
Başta, Beyaz Tavşan’ı seslendirmek üzere altta fotoğrafını gördüğünüz Paul Reubens ile anlaşılmış olsa da ABC kanalının 10 Mayıs’taki duyurusunda karakteri, John Lithgow‘un seslendireceği bilgisi yer aldı.

The CW’nun 2013-2014 Sezonundaki Yeni Dizileri

$
0
0

Öncelikle gençlere hitap eden, her sene sadece 2-3 yeni dizi alıp mümkün olduğunca az dizi iptal ederek, az sayıdaki sadık izleyicisiyle yayın hayatına devam The CW, geçen sezon 5 yeni dizi birden alarak kendinden beklenmeyen bir hamle yapmıştı. Ama bunlardan üçüne 2. sezon onayı verip (Beauty and the Beast, The Carrie Diaries ve Arrow) eskilerden de final yapan iki dizi hariç (Gossip Girl ve 90210) hiçbir dizisini iptal etmeyerek, önceki sezonlarda kazandığını güvenimizi boşa çıkarmamaya ve gözümüz kapalı dizilerine bulaşmamız için bize neden sunmaya devam etmişti. Kanal, bu sezon da geçen sezon olduğu gibi 5 deneme bölümüne (pilot) onay verdi. Bunlardan 3’ü sonbaharda, 2’si ise sezon ortasında başlayacak. Gelin, şimdi bu dizileri biraz yakından tanıyalım.

THE ORIGINALS

The Originals, The Vampire Diaries izler kitlenin gayet yakından tanıdığı ve merakla beklediği dizinin uzantısı (spin off). Diziyi izleyen çoğu kişinin adeta taptığı  karakterlerin transfer olduğu, 4. sezon-20. bölümünden türeyen bu yapım için ilk bölümünün de aslında bu bölüm olduğunu söylersek yanlış olmaz.

The Vampire Diaries izleyenler konuya hakim olsa da izlemeyenler için – söz konusu bölümden ispiyon vermeden geri duramayarak- konudan bahsedelim:

Orijinal vampir ailesi, binlerce yıl önce sonsuza dek bir arada kalacaklarına dair birbirlerine söz vermiştir. Fakat zamanla, çeşitli trajik olaylar ve güç savaşı gibi nedenlerle aralarındaki güçlü bağ kopmuştur.

Kurt adam-vampir melezi, köken vampirlerden Klaus Mikaelson, doğaüstü olayların kaynaşma noktası New Orleans’ta kendisine karşı bir güç oluşturulduğuna dair gizemli bir mesaj alır ve zamanında ailesinin de kurulmasına yardım ettiği, Fransız mahallesi Quarter’a gider. Klaus’un kafasındaki sorular, onu New Orleans’ta insanlarının ve her türlü doğaüstü varlığın üzerinde kontrolü olan, şehrin önceki şeytani koruyucusu, eski çırağı ve dostu Marcel’e götürür. Klaus’un kardeşi Elijah ise Klaus’a yardım edip onu geri döndürmeye ikna etmeye karar verir ve onun peşinden gider. Daha sonra ortaya çıkar ki kurt-kız Hayley de aile geçmişiyle ilgili bazı ipuçları aramak için buraya gelmiş ve Sophie adındaki güçlü bir cadının eline düşmüştür. Marcel’in Klaus’u kışkırtmasıyla ve sadık yandaşlarına emir verip mutlak gücüyle hükmetmesiyle tansiyon iyice yükselir. Kız kardeşleri Rebakah, Mystic Falls’ta onlara katılmak için beklerken Klaus ile Elijah, New Orleans’ın bir kez daha Kökenler tarafından yönetilmesi için cadılarla kolay olmayacak bir anlaşma yapmanın peşine düşerler.

Kadroda The Vampire Diaries’ten transfer olan Joseph Morgan (Klaus), Daniel Gillies (Elijah), Claire Holt (Rebekah), Phoebe Tonkin (Hayley) isimlerinin yanında, Charles Michael Davis (Marcel), Daniella Pineda (Sophie), Leah Pipes (Cami) ve Danielle Campbell (Davina) gibi yeni isimleri de görüyoruz.

The Originals‘ın  ilk bölümü 3 Ekim Perşembe akşamı saat 21:00’de, The Vampire Diaries arkasından yayınlanacak. Diğer bölümleri ise 8 Ekim 2013’ten itibaren Salı akşamları saat 20:00’de, Supernatural‘dan önce yayınlanacak.

Kısa Tanıtım Filmi:

http://www.youtube.com/watch?v=HDjW3vfX4BI

Ayrıntılı Tanıtım Filmi:

||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||

REIGN 

İskoç Kraliçesi Mary’nin gençlik dönemi ele alacak olan Reign, Mary’nin pek bilinmeyen iktidara yükselme hikayesini, bol entrika eşliğinde bizlere aktaracak.

Daha 6 günlükken babasının ölümüyle kraliçe olan; şimdilerde güzel, tutkulu, gücü elinde tutmaya hazır 15 yaşındaki Mary, İskoçya’nın bir takım stratejik aile birliği oluşturma çabaları nedeniyle Fransa kralının oğlu Prens Francis ile formalite bir nişanlılık yapmak üzere, yakın arkadaşlarıyla birlikte Fransa’ya doğru yola çıkar. Bu evlilik, aşk evliliği değil, politika, din ve bir takım gizli işler nedeniyle yapılacaktır. Francis, aslında İngiltere ile ilgilenmektedir fakat bir yandan bu evliliğe karşıdır. Hele de saraydan biriyle romantik anlamda bir geçmişi varken. Bunlara rağmen Mary ile ikisinin arasında bir elektriklenme olur.

Diğer yandan Francis’in üvey kardeşi, Fransa kralının -gayrımeşru oğlu olmasına rağmen- gözdesi konumundaki oğlu Bash, bir şekilde araya girer ve Mary, kendini bir aşk üçgenin içinde bulur. Üstelik bir yandan Fransız sarayı düşmanı kızdıracak; karanlık güçler, Mary ile Francis’in evliliğini sabote etmeye çalışacak ve hatta Mary’nin hayatına kast etmeye çalışanlar olacaktır.

Her köşesinde tehlike ve cinsel entrika bulunan bu sarayda Mary, daha güçlü biri olmaya, bu ülkeyi yönetmeye ve halkın istekleri ile kalbinin istekleri arasındaki dengeyi kurmaya kararlıdır.

Kadro: Adelaide Kane (Mary), Toby Regbo (Prens Francis), Torrance Coombs (Bash), Megan Follows (Kraliçe Catherine), Alan Van Sprang (Kral Henry), Celina Sinden (Greer), Caitlin Stasey (Kenna), Anna Popplewell (Lola) ve Jenessa Grant (Aylee).

Reign, 17 Ekim 2013’de başlayacak ve Perşembe akşamları saat 21:00’de, The Vampire Diaries  arkasından yayınlanacak.

Kısa Tanıtım Filmi:

Ayrıntılı Tanıtım Filmi:

||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||

THE TOMORROW PEOPLE 

70’li yılların aynı adlı kült İngiliz bilim kurgusundan uyarlanan The Tomorrow People, Arrow‘un yaratıcısı Greg Berlanti ve The Vampire Diaries‘in yaratıcısı Julie Plec‘in elinden çıkıyor.

Stephen, bir sene öncesine kadar normal bir gençtir. Şimdilerde ise garip sesler duyan, uykusundayken ışınlanıp uyandığında nerede olduğunu bilmeyerek hayatına devam eden biridir. Sıradan genç insan sıkıntılarından tamamen uzak, türlü türlü sıkıntılarla mücadele eden ve artık ruh sağlığını sorgulamaya başlayan Stephen, kafasından atamadığı bu sesler karşısında daha fazla dayanamaz ve bir gün gözünü karartıp sesleri takip eder. Bu takip, teleknezi, ışınlanma ve telepatik yeteneklerle donatılmış, John, Cara ve Russell’la, yani “Yarının İnsanları” ile tanışması ile sonlanır.

Yarının İnsanları, insanlığın bir sonraki evrimsel gelişmesiyle oluşan, doğaüstü güçlerle doğan bir nesildir. Bildiğimiz dünya ve geleceğin değişken dünyası arasındaki dönüm noktasında duran bir grup insandırlar. Stephen da onlarda biridir.

Dr. Jedikiah Price’ın liderliğindeki Ultra adlı grup, Yarının İnsanları’nı rakip türler açısından bir tehdit olarak algılamaktadır. Bu grup, terk edilmiş bir metro istasyonunda, insanların dünyasının altında saklanmaları konusunda baskı görmektedir. Jedikiah, Stephen’dan Yarının İnsanları’nın işini bitirmesi konusunda yardım ister. Bunun karşılığında da  Stephen’a ailesi ve en yakın arkadaşı Astrid ile normal bir hayat sunacağı garantisini verir. Diğer taraftan Russel, Cara ve John ise Stephan’a gerçekte ait olduğu bir ev ve farklı türde bir aile sunar. Normal yaşantısına dönmek ya da Yarının İnsanları’nın dünyasına katılmak konusunda hiç isteği olmayan Stephen, kendi yolunu çizmeye karar verir. Bu yolculuk, onu babasının gizemli bir şekilde kaybolmasıyla başlayan belirsiz geçmişiyle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmaya ve Yarının İnsanları hakkındaki bilinmeyen geleceğine götürecektir.

Tırıvırı bilgi: Stephen’ı canlandıran, Revenge‘den de tanıyabileceğiniz Robbie Amell, The CW’nun geçtiğimiz sezon başlayan gözde dizisi Arrow‘un Oliver’ını canlandıran Stephen Amell‘in kuzeni.

Kadro: Robbie Amell (Stephen), Luke Mitchell (John), Peyton List (Cara), Aaron Yoo (Russell), Mark Pellegrino (Dr. Jedikiah Price) ve Madeleine Mantock (Astrid).

The Tomorrow People, 9 Ekim 2013’te başlayacak ve Çarşamba akşamları saat 21:00’de, Arrow arkasından yayınlanacak.

Kısa Tanıtım Filmi:

Ayrıntılı Tanıtım Filmi:

||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||

THE 100

The 100, Kass Morgan’ın yakında çıkacak olan aynı adlı kitap serisinden uyarlanan bir kıyamet sonrası draması.

97 yıl önce nükleer Armageddon, Dünya’nın büyük bir kısmını yok etmiş, birçok medeniyeti çökertmiştir. Hayatta kalan 12 farklı ulustan, toplam 400 kişi ise dünyayı terk etmiştir. Yıllar içinde uzayda kaldıkları bu yerde 3 nesil yetişmiştir ve insan sayısı 4000’e ulaşmıştır. Bu gruplarda ölüm cezası ve nüfus kontrolü gibi sert uygulamalarla kurulan bir düzen vardır. Şimdi kaynakları tükenme noktasına gelmiştir ve bu 12 grup, bir araya gelip tekrar hayatta kalmanın yollarını aramaya başlarlar. Çözüm olarak elbette ki Dünya’ya dönmek akıllarına gelir fakat Dünya’nın halen yaşanabilir olup olmadığını bilmemektedirler. Bunu test etmek için de 100 adet mahkum genç insanı Dünya’ya gönderirler. Kimi uzayla bağını koparmak isteyen, kimi hükümetinin verdiği görevi yerine getirmek isteyen bu gençler arasında daha gelir gelmez gruplaşmalar, lider olma çabaları, sürtüşmeler başlar. Fakat onların aralarındaki bu farklılıkları aşmaları; bir yığın bilinmezlik ve tehlikeyle dolu olan yeryüzünde hayatta kalmaları için iş birliği yapmaları gerekmektedir.

Kadro: Eliza Taylor (Clarke), Paige Turco (Abby), Thomas McDonell (Finn), Eli Goree (Wells), Marie Avgeropoulos (Octavia), Bob Morley (Bellamy), Kelly Hu (Cece), Christopher Larkin (Monty), Devon Bostick (Jasper),  Isaiah Washington (Chancellor Jaha) ve Henry Ian Cusick (Kane).

The 100, sezon ortasında başlayacak. Günü henüz belli değil.

Kısa Tanıtım Filmi:

Ayrıntılı Tanıtım Filmi:

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Bum7f5XAbkE

||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||

 

STAR-CROSSED

Emery 6 yaşındayken, yaşadığı kasabaya bir uzay aracı çarpar. Barış veya kötü niyet için gelip gelmediklerine bakmaksızın acımasız bir grup insan, bu araçla yeryüzüne inen Atrian denen uzaylı tür üzerinde kontrolü sağlamak için onlarla bir savaş içine girer.  Savaşın ortasında, 6 yaşındaki bir Atrian oğlan çocuğu Roman, Emery’nin evinin arkasındaki küçük barakaya sığınır. Burada Emery, onu zarar görmekten korur, yemek getirir, rahatlık ve en önemlisi arkadaşlık sağlar. İkisi arasında güçlü bir bağ oluşur ama bir gece Roman götürülür. O geceden itibaren de Emery, Roman’ın öldürüldüğünü düşünerek yaşamına devam eder.

Günümüze geldiğimizde aradan 10 yıl geçmiştir. Atrianlar, artık Sektör adı verilen yüksek güvenlik önlemleriyle korunan bir kampta tutulmaktadırlar. Gençlerden oluşan bir grup Atrian, insan/yabancı entegrasyon fizibilite testi amacı ile bir banliyo kasabasındaki liseye kayıt olacaktır. Elbette ki bu okul Emery’nin okuludur ve Atrian grubunun içinde Roman da vardır. Tüm insanların gözü, şüphe ve korkuyla bu tarihsel sosyal deneye kilitlenir.

Emery ve Roman ise yıllar sonra birbirini tekrar bulmuştur ama aralarında politika, sosyal çevre ve daha nice engeller vardır.

Kadro: Aimee Teegarden (Emery), Matt Lanter (Roman), Grey Damon (Grayson), Natalie Hall (Taylor), Malese Jow (Julia), Titus Makin, Jr. ( Lukas), Chelsea Gilligan (Teri) ve Greg Finley (Drake).

Star-Crossed,  sezon ortasında başlayacak. Günü henüz belli değil.

Diziden Kısa Bir Sahne:

Ayrıntılı Tanıtım Filmi:

My Mad Fat Diary — Tanıtım

$
0
0

265110-1

İngiltere’nin E4 kanalı, leziz bir mini-drama ile yeniden karşımızda…
My Mad Fat Diary, 6 bölümlük ilk sezonunu tamamladı ve ikinci sezon onayını çoktan aldı. Aslında tek sezonluk bir iş olacakken, benim gibi binlerce hayranı türemesinden dolayı, e4 kanalı dizinin ikinci sezonuyla devam etmesine karar vermiş. Dizimiz Rea Earl tarafından yazılmış ‘My Mad, Fat Teenage Diary‘ kitabından uyarlanmıştır. Bu roman da yazarın kendi gerçek günlüğüdür.

291510_306346469477777_34405227_o

KONU:

Tarih 1996 yazıdır. Dizimizin baş karakteri ve anlatıcısı olan Reachel Earl, intihar etmeye teşebbüs etmiş ve bu yüzden 4 ay boyunca klinikte yatmıştır. Rea fazla kilolarıyla sorunu olan ve bu yüzden arkadaş bulmakta ve sosyal hayata katılmakta zorluk çeken biri. Klinikten yeni çıkan Reachel, normal hayata alışmakta çeşitli sorunlar yaşamakta.

312443_318203548292069_669060820_nHer şeyin başlangıcı olan günlük

Klinikten çıkmasına rağmen, psikolog yardımı ile terapiye devam etmektedir. Aynı zamanda annesinin vurdum duymaz tavırları da Reachal’a hiç yardımcı olmamaktadır. Klinikten çıktığı gün eski arkadaşı Chloe ile karşılaşan Rea, Chloe ve arkadaş grubuyla takılmaya başlar. Ortama zaman zaman ayak uyduramayan Rea’nin karşısında birkaç küçük sorun vardır.
Annesi, bir yaz boyunca Rea’nın ortadan kaybolduğunu soran insanlara “Fransa’ya tatile gitti.” demiş, kliniğe yattığını söylememiştir.
Yeni arkadaş ortamına alışma konusunda çeşitli sorunlar yaşayan Rea, bazen sorunlardan kaçışı klinikte tanıştığı arkadaşlarında bulur. Erkeklerle arası iyi olmayan Rea, yeni arkadaş ortamında yeni maceralara atılacak ve yeni hayat tecrübeleri kazanacaktır.

Karakterler:

Dizimizdeki ana karakterler, Raechel Earl’ün ailesi ve arkadaş ortamındaki insanlardan oluşuyor. Bence dizideki ana karakterlerin hepsi sevilebilir tipler.

427559_316349078477516_1500996002_n

Rea Earl:

Rea Earl, hayatında zor zamanlar geçirmiş, bu zor zamanlarda çıkış yolu bulamamış ve intihara teşebbüs etmiş bir kızımız. Klinikte yattıktan sonra hayatını tamamen değiştirmeye karar veren Rea, sosyal hayata katılıyor ve arkadaş edinmeye başlıyor. Sonradan görüyoruz ki aslında kızımız acayip komik, müthiş bir müzik bilgisi olan, çok eğlenceli birisi.
Kiloları yüzünden hiçbir ortamda rahat edemeyen Rea, aslında biraz kendi gibi olup rahat davranınca her şeyin nasıl çözüldüğünü ileride görecek.
Rea Earl karakterini, Sharon Rooney adında, aslında komedyen olan bir kadın canlandırıyor.

577176_525137914209296_426064163_n

Finn:

Rea’nın takıldığı arkadaş grubunda bulunan erkeklerden biridir. İlk başlarda Rea ile birbirlerine çok zıt gitseler de sonradan aralarındaki buzlar eriyecektir. İlk başlarda çok huysuz gibi ve Rea’nin gruplarına girmesinden hoşlanmıyor gibi gözüken karakterimiz, sonradan Rea ile iyi bir dostluk geliştiriyor. Finn, Rea’yı birçok zor durumdan da kurtarıyor. Özellikle Rea gibi Finn’in de çok iyi bir müzik zevki var.
Karakterimiz, Nico Mirallegro tarafından canlandırılıyor. Kendisi kadrodaki en tanınmış isim. Aynı zamanda dizinin bu kadar ünlenmesine en büyük etkenlerden biri. Çünkü büyük bir hayran kitlesi var.

My-Mad-Fat-Diary-Archie-my-mad-fat-diary-33847118-600-809

Archie: 

Archie, Rea’nin görür görmez hoşlanmaya başladığı ve ilk gözdesi olan karakterimiz. İlk başlarda farklı yönde ilerleyen arkadaşlıkları, çeşitli olaylar sayesinde birbirlerinin en iyi arkadaşı olmasını sağlıyor. Kendi içinde sorunları olan Archie’nin de çeşitli problemleri var. Karakterimiz Dan Cohen tarafında canlandırılıyor. Oyuncunun ilk bilinen işi.

My-Mad-Fat-Diary-Chloe-my-mad-fat-diary-33847124-600-775

Chloe: 

Rea’nin en eski arkadaşlarından birisi. Küçüklükten beri birbirini tanısalar ve bir zamanlar Rea ile en iyi arkadaş olsalar da büyüdükçe birbirlerinden uzaklaşmışlar. Rea’nin arkadaş gruplarına dahil olmasını sağlayan kişi. Araları Rea ile iyi gözükmesine rağmen, Rea’yi alt edeceği ve aşağılayacağı hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Her zaman Rea ile bir rekabet halinde. Biraz bencil biri ve tüm dikkati kendinde toplamayı seviyor.
Jodie Comer tarafından canlandırılıyor. Bu oyuncumuzun da ilk önemli işi.

My-Mad-Fat-Diary-Izzy-my-mad-fat-diary-33847145-600-768
 

 Izzy:

Dizi boyunca aslında geride kalan karakterlerden biri olan Izzy son bölümlerde kendini gösteriyor. Tam bir Polyanna. Her zaman mutlu ve gülümsüyor. Saf, neşeli ve aklı havada karakterlerimizden biri.
Ciara Bexandela tarafından canlandırılıyor.

 

My-Mad-Fat-Diary-Chop-my-mad-fat-diary-33847133-600-899
 
Chop:

Dizideki diğer komik ve eğlenceli karakterlerimizden birisi. Gayet rahat ve ‘cool’ bir arkadaşımız. Çarpık dişleri ve sürekli insanlara takılıp espiri yapmasıyla çok komik ve eğlenceli biri. Bu karakterimiz de ilk sezonda biraz geride kalanlardan biri.
Jordan Muhrpy isimli genç oyuncu tarafından canlandırılıyor.

 

 

Diğer karakterler ise Rea’nin klinikte tanıştığı ve arkadaş olduğu kişiler:

My-Mad-Fat-Diary-Tix-my-mad-fat-diary-33847187-600-899

Tix:

Benim en sevdiğim karakterlerden biri olan Tix, Rea’nın da en sevdiği ve güvendiği dostu. Klinikte başlayan arkadaşlıkları, Rea kilinikten ayrıldıktan sonra da devam ediyor. Birbirlerine yardımcı oluyorlar ve sorunlarını paylaşıyorlar. Tix, Rea’nin sürekli şikayet ettiği hayatını seviyor ve gıpta ediyor.
Karakter, Sophie Wright tarafından canlandırılıyor.
 
 
My-Mad-Fat-Diary-Danny-my-mad-fat-diary-33847185-600-813
 
 

Danny Two Hats:

Dizideki diğer komik karakterlerden birisi.  Sorun çıkarmada üstüne yok. Rea’ya erkekler hakkında ders veriyor. İlgi çekici tiplemelerden de biri.
Karakter, Darren Evans tarafından canlandırılıyor.

 

 

Bu karakterlerin dışında dizimizde…

Kester-my-mad-fat-diary-34016478-200-200 
 
Dr. Kester Gill: Rea’nin herkese bir tane lazım psikoloğu.
Ian Hart tarafından canlandırılıyor.

 

my_mad_fat_diary_mum
 
Rea’nin Annesi: İlk başta nefret ettiğimiz, “Bu kızı bu hale sen getirdin!” dediğimiz karakter. Bir anneden beklenmeyecek kadar bencil olabiliyor.
Claire Rushbrook tarafından canlandırılıyor.

 

 

Dizinin Stili:

MMFD-Doodles

Dizide, yukarıdaki resimlerde de göreceğiniz gibi, bir günlük üzerinden anlatılan hikayeler, sahnelerin donup üzerine yapılan çizimlerle daha eğlenceli bir seyir zevki sunuyor. Dizimiz, birçok gençlik dizisinden farklı olarak günümüzde değil 90’larda geçiyor. Bu yüzden 90’larda popüler olmuş, çok iyi birçok hit şarkıyı dinleyip nostalji yapma şansımız da oluyor.

408674_317486051697152_1854189699_n

My Mad Fat Diary, diğer gençlik dizileri gibi ilişkiler üzerinden ilerlese de aynı zamanda klinikten yeni çıkan bir kızın normal yaşama alışması ve içinde bulunduğu psikolojik durumu atlatması gibi ilerleyen önemli doyurucu konuları da güzel bir şekilde işliyor. İngiliz dizilerinin genelinde olan soğukluk ve yavaşlık, dizimizde özellikle kendini hissettirmiyor.

531724_528381300551624_2113244414_n

Ne kadar hoş olduğunu bilmiyorsun.

Tanıtım Videosu:

Türkiye’de de çok büyük bir hayran grubuna sahip olan dizimiz hakkında en fazla bilgi edinebileceğiniz yer, Facebook Türkiye sayfası. Oyuncular ve kitabın yazarı sürekli Türk hayranlarına Twitter’dan ilgileri için teşekkür ediyor.

Kitabın yazarının Twitter’dan paylaştığı bir video:


Da Vinci’s Demons’ı Yakından Tanıyalım…|| Tanıtım

$
0
0

Starz kanalının son bombası Da Vinci’s Demons‘u sizlere bütün incelikleri ile anlatmak amaçlı bu yazının devamına hepinizi bekliyoruz. Öncelikle, yazının planından ve içeriğinden kısaca bahsedelim:

A. GENEL BİLGİLER VE YAYIN BİLGİLERİ

530651_327204780729150_417855365_n

Da Vinci’s Demons, ünlü düşünür, ressam, mimar, mühendis ve mucid Leonardo Da Vinci‘nin gençlik hayatı üzerine odaklanan yeni televizyon dizisidir. Dizi, 25 yaşındaki Da Vinci’nin icatlarının anlatılmamış hikayesini keşfediyor. Ayrıca Mitraizm ya da Mitra’nın Gizemleri olarak bilinen mistik Roma kültü ile de alakalıdır.

İlk sezonu 8 bölüm süren dizimizin ilk sezon bölümleri, pek çok TV dizisinden farklı olarak yaklaşık 60 dakikadır. Da Vinci’s Demons’ın ilk bölümü 12 Nisan 2013‘te yayınlandı ve hemen ikinci bölümünün ardından da ikinci sezon onayını aldı. Dizimiz 7 Haziran 2013‘te yayınlanan 8. bölümü ile sezon arasına girdi. 2. sezonu 2014’ün başlarında bizlerle olacak olan Da Vinci’s Demons‘un ilk sezonu, İngiltere’de bir sahil şehri olan Swansea‘da çekildi.

644420_357133834402911_844872717_n

B. KONUSU

394696_355110824605212_1404823024_n

Dizinin türünü en kısa haliyle “tarihsel fantezi ve macera draması” olarak özetleyebiliriz. Dizide,

  • Da Vinci ve Medici ailesi üzerinden Floransa şehrinin o dönemki hali ve konumu, oradaki insanların kültürü ve yaşam şekli,
  • Papa Sixtus ve yeğeni Riario üzerinden ise Papa ve Vatikan‘ın o dönemki hali, konumu ve gücü anlatılıyor.

Dizide, Leonardo Da Vinci’nin normalde film ve dizilerde ihmal edilmiş olan gençlik yaşamı anlatılıyor. Da Vinci, o dönemde henüz genç ve hafif de çılgın bir mucit ve ressam. Bu sebeple o dönemde bilim ve sanata çok önem veren ve bunlarla ün salmış bir şehir olan Floransa‘da  fark edilmesi uzun sürmüyor ve o dönemde Floransa’daki en güçlü aile olan ve Floransa’yı fiili olarak yöneten Medici Ailesi ile şehrin savunması amacıyla çalışmak için bir anlaşma yapıyor. Çünkü Papa ve Vatikan bilim ve sanatla bu kadar haşir neşir olan bir şehir olan Floransa’yı kendileri için bir tehdit olarak görüyor ve iki şehir arasındaki gerginlik her geçen gün tırmanıyor.

Da Vinci bir yandan Medici ailesi ile çalışırken, bu sıralarda bir mit olan ve Dünya’nın şifresini içinde barındırdığına inanılan “Yaprak Kitabı’nı” bulma görevinin de mistik bir karakter olan The Turk tarafından kendisine verilmesi ile hayatı birden renklenmeye başlıyor. İşte 8 bölüm boyunca Da Vinci’nin Yaprak Kitabı’nı bulmak için atıldığı maceraları ve Medici Ailesi ile birlikte Vatikan’a kafa tutmasını seyrediyoruz. Dizide fantastik unsurlar olsa da, anlatım şekli ve işlenen konular ile Da Vinci’s Demon’s, 15. Yüzyılın ikinci yarısına bir bakış atmayı ihmal etmiyor.

LL

C. KARAKTERLER

k65oXJi

#Başlamadan Önce Notu: Başlıktaki oyuncu isimlerine yerleştirilen bağlantılara tıklayarak oyuncular hakkında da ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz…
 

1. Leonardo Da Vinci ( Tom Riley )

Ana karakterimiz, Leonardo Da Vinci, bilgiye aç bir dahi ve bir maceraperesttir; ama şu an için gerçek arayışına cevap bulamadığı için hayal kırıklıkları yaşamaktadır. Leonardo, en sonunda tüm zamanların en ünlü ressamı olacaktır; hatta bazıları onu Hz. İsa’dan sonraki en bilinen figür olarak tanımlayacaktır; ama dizide biz onu sıradan bir adam olarak göreceğiz.

Dehası yükselmeye ve yıkıcı bir güç olmaya başladığında ise, bu durum hem onu hem de yaşadığı dünyayı değiştirecek ve modern Dünya’nın temellerini atacaktır.  Ama şimdilik o, adalete özlem duyan sıradan bir adam. Annesi, ortalarda yok ve o, bu yüzden  kötü bir halde. Babası ise onu küçümsüyor ve hor görüyor; Leonardo da bu durumdan da derin yaralar alıyor. Bu sebeple, hem The Turk‘ü hem de Verrocchio‘yu bir baba figürü olarak görüyor.

2. Lucrezia Donati ( Laura Haddock )

Lucrezia Donati, Floransa’daki eşlerden, metreslerden ve kutsanmış bir güzelliğe sahip kadınlardan biri. İşin aslı Lucrezia, Lorenzo‘nun metresi ve bu durum herkes tarafından bilinip, kabul edilmiş bir sır. Lucrezia üst tabakaya mensup olan kocası sayesinde, biraz statü elde etmiş olsa da, onun şöhretini artıran şey “Asil Metres” olarak tanınıp bilinmesidir. Güzel bir kadın olan Lucrezia, baştan çıkarıcı yeteneklerinin farkında ve istediği şeyleri elde etmek için onları kullanmaktan da çekinmiyor. Onun gücü belirsiz ve gizemli olarak kalabilmesinden geliyor.

3. Kont Riario ( Blake Litson )

Lord Girolamo Riario, Kutsal Roma Kilisesi’nin kontu ve önderidir; ayrıca Papa Sixtus‘un yeğenidir. Sadece seçkin birkaç kişi, onun gerçek soyunun farkındadır ve tıpkı Leonardo gibi Riorio da, toplumda kabul görme ve yerini sağlamlaştırma arzusunu taşımaktadır.

Kendini kutsal işlere adamasına rağmen, Papa Sixtus’un dünyevi arzuların ve bencil günahların pençesinde olduğunun farkındadır. Riario, Floransa’nın kutsal fikirlerin aniden bozulmasının başlıca örneği olduğunu fark ettiğinde ise, bunun sorumlusu olarak gördüğü Mediciler Ailesi‘ni yok etme görevini memnuniyetle kabul edecektir. Riario, her türlü kaynağı bu uğurda kullanacak kadar acımasız ve sabit fikirli biri olarak tasvir edilebilir.

4. Lorenzo Medici ( Elliot Cowan )

Lorenzo Medici isteksiz, gönülsüz bir liderdir. Kaba saba görüntüsüne rağmen, akıllı ve makul bir adamdır. Sanata olan sevgisi, onu bir prens, bir veliaht olmaktan çok bir şair olmaya itse de, daha çok küçük yaşta iken şartlar onu Medici Bankası‘nın lideri olmaya zorlamıştır. Böylece Floransa‘nın hukuken olmasa da fiili hükümdarı Lorenzo olmuştur.

Medici Bankası o dönem Avrupa’sının en etkili kuruluşlarından biridir. Ama bu bankanın hakimiyetinin zamanla rakip bankalarca sınanması da kaçınılmaz olacaktır. Lorenzo, Vatikan ve Papa Sixtus’u ise Floransa’nın düşmanları olarak görüyor.

5. Clarice Orsini ( Lara Pulver )

Clarice Orsini, 16 yaşında iken Lorenzo Medici ile evlenmiştir. Bu evlilik Mediciler Ailesi’nin sosyal statüsünü artırmak için, en büyük oğlunu asil sınıftan gelen bir kızla evlendirmek isteyen Lorenzo’nun annesi tarafından ayarlanmıştır. Clarice, ilk başta Floransa’da popüler bir kadın değildir; çünkü onun sıkı sıkıya bağlı olduğu dini kişiliği dönemin hümanist idealleriyle taban tabana zıttır. İkili arasındaki bu evlilikten doğan 9 çocuktan 3’ü daha bebekken ölmüştür;  şu anda hayatta olan çocuklarının hiçbiri ise erkek değildir. İşte dizimiz, bu olayların akabininde başlıyor.

Evliliklerindeki tüm bu olaylara rağmen, Clarice kısa sürede kendisinin politik bir piyondan çok daha fazlası olduğunu herkese kanıtlamıştır. Zeki, sabırlı ve kendisini kocasına adamış bu kadın, eşi Lorenzo için de çok kıymetli bir danışmandır.

6. Zoraaster (Türkçe, zerdüşt anlamında) ( Gregg Chillin )

Zoroaster sevimli, komik ve yakışıklı olmasının yanında; ayrıca bir hırsız ve dolandırıcı, el altından ticaret yapan bir adamdır. Karakterimiz, Da Vinci’ye Floransa Şehri’nin yeraltı dünyasından haberler veriyor ve başka alanlarda da yardımcı oluyor. Diğerlerinin aksine, karakterimizin kendi sosyal statüsünü artırmak gibi bir gailesi de yok.

Zoroaster, bazen şikayet etse de Da Vinci’ye maceralarında gönüllü olarak yardım ediyor; ama bazen bu yardımların karşılığında bir bedel de istiyor. Leonardo, onu gerçek bir arkadaşı olarak görüyor. Karakterimiz, Leonardo’nun çırağı Nico‘ya da bildiklerini öğretmeye çalışmaktadır; ama Zoroaster’in Nico için olan dersleri, Nico’nun sadece temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik: Para kazanmak ya da kız tavlamak gibi.

Bildiğiniz gibi, Rönesans‘ın Avrupa’da iki önemli işlevi oldu: Birincisi, bilim ve sanatta gelişmeler, ikincisi, bu gelişmelerin getirdiği refah. Rönesans döneminde yaşayan bir adam olsa da Zoroaster’in bilim ve sanatı tanıtma, yükseltme gibi bir amacı yok; o daha çok Rönesans’ın ikinci getirisi ile ilgileniyor: Şarabın, kadınların ve eğlencenin tadını çıkarmak gibi…

7. Vanessa ( Hera Hilmar )

Venessa manastırda yetişen bir genç kızdır. Ama Vanessa’nın hayat dolu ruhu ve neşeli, sevecen doğası manastır yaşamına uymuyordu. Bu yüzden o da Da Vinci’nin yardımıyla katı din kuralları ile kendisini kısıtlayan bu çevreden kaçarak, bir barmen ve model olarak hayatını kazanmayı seçti. Vanessa’nın neşeli yaratılışı ve dayanılmaz güzelliği herkes gibi Nico‘yu da etkisi altına alıyor.

8. Nico ( Eros Vlahos )

Nico’ya ilk baktığımızda; onun dertsiz, tasasız bir genç olduğunu ve kendisini bir çırak olarak ustası Leonardo da Vinci‘ye adamış olduğunu görüyoruz. Bu buz dağının görünen yüzü…

Nico Da Vinci ile olmadığında ise, genellikle Da Vinci ve Nico’nun ortak arkadaşı Zoroaster ile vakit geçiriyor. Zoroaster, hiç şüphesiz Nico’ya, Da Vinci ile kıyaslandığında faydasız şeyler öğretiyor; ama Nico onunla vakit geçirmeyi seviyor. Nico ve Zoroaster, Da Vinci’nin liderliğini takip etmenin onların başını belaya soktuğu konusunda genellikle hem fikir olsalar da, onu yarı yolda bırakmıyorlar. Tüm bu süreler boyunca, aslında Nico’nun istediği tek bir şey var: Çok beğendiği Vanessa ile vakit geçirmek…

9. Papa 4. Sixtus ( James Faulkner )

Gerçek ad ve ünvanı Kardinal Francesco Della Rovere olan Papa Sixtus, kendisinin kolaylıkla kontrol edilebilen ruhani bir mistik karakter olduğuna inanan meslektaşları tarafından Papa olarak seçildi. Arkadaşları onun mistik bir karakter olduğu konusunda haklıydılar; ama onun kolay kontrol edilebileceği yönündeki inançları tamamen haksızdı. Çünkü Papa Sixtus, kendisinin Tanrı olduğuna inanıyor ve Tanrı’nın adını kullanarak da Tanrı kadar güçlü olmaya çalışıyor ve bunu büyük ölçüde de başarıyor.

Sixtus yeğeni Riario‘nun aksine, uzun süreli stratejik planlar yaparak kendi gücünü artırmaya ve konumunu daha da iyileştirmeye çabalıyor. Her ruhun, özellikle de sanat ve bilimin öncüsü bir şehir olan Floransa’daki ruhların düştüğüne, ahlaksızlaştığına inanıyor. Bunun da insanları dinden uzaklaştırdığına ve hem kendisinin hem de kilisenin gücüne zarar vereceğine inanıyor. Bu yüzden Floransa’nın en büyük düşmanlarından biridir.

10. Giuliano Medici ( Tom Bateman )

giuliano_medici

Giuliana Medici, ağabeyi Lorenzo‘nun zekası ve gücünün gölgesinde kalmış küçük kardeşi. Lorenzo Medici, ailesinin beyin gücü (yasama organı) ise, Giuliano da Medici Ailesi’nin kas gücü(yürütme organı)dür. Yani Lorenzo’nun emir ve isteklerini Floransa halkına ulaştıran, onların uygulanmasını sağlayan adam. Lorenzo’ya göre fazla zeki sayılmayan, politik oyunlar ya da stratejilerden pek de anlamayan Giuliano, dizideki en iyi niyetli karakterlerden birisi. Çoğu zaman ağabeyine sözünü geçiremese ve onun sözünden çıkmasa da; en ufak bir haksızlıkta onun karşısında durabilecek kadar da cesur bir karakter.

11. Al-Rahim “The Turk” ( Alexander Siddig )

858585

Al-Rahim ya da diğer adıyla gizemli Türk, Da Vinci’nin en büyük araştırması olan “Yaprak Kitabı’nı” bulmasında ona yardımcı olacak olan gizemli ve ruhani bir karakterdir. Türk aynı zamanda Da Vinci daha bebekken kaybolan ve bebekken dahi pek çok şeyi hatırlamasına rağmen, annesinin nasıl kaybolduğunu hatırlamayan Da Vinci’nin bunu hatırlamasına yardımcı olacak olan kişidir. Da Vinci’nin zekası ve dehasının farkında olan Türk, onun Yaprak Kitabı’nı bulmasının kaderinde olduğuna inanarak bu zor görevi Da Vinci’ye verir. Bu görevi boyunca Da Vinci’ye rehberlik ve yardım edecek olan kişi de tabii ki Türk’tür.

D. YAPIM EKİBİ

1920x1200_3

Dizinin menşei Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.) ve Birleşik Krallık (U.K.)’ tır. Da Vinci’s Demons, çok beğeni toplayan The Dark Knight üçleme-sinin senaristlerinden David S. Goyer tarafından yaratıldı ve dizinin yürütücüsü de David S. Goyer. Dizi, Starz ile BBC Worldwide şirketlerinin arasında, Torchwood dizisinin üretiminden sonra oluşturulan yeni ortak çalışma anlaşmasının ilk  ürünü olarak ortaya çıktı.

Dizinin yapımcıları ise Doctor Who ve Torchwood dizilerinde de yapımcılık yapmış olan Julie Gardner ve yine Doctor Who ve Bleak House ile tanınan yapımcı Jane Tranter. Dizinin yapım şirketi Phantom Four Films Adjacent iken, dağıtıcı firması ise Tonto Films and Television Limited‘dir.

Yapımın ilk sezonu, ülkemizde FX kanalı tarafından yayınlanmıştır.

16772_321857861263842_2059861163_n

E. LEONARDO DA VINCI HAKKINDA DAVID S. GOYER’DAN…

229947_318504548265840_1220939222_n

“Düşünce ve inancın kontrol altında tutulduğu bir dünyada, yalnız bir adam bilginin özgür olmasını sağlamak için savaştı.

Leonardo Da Vinci’nin yaşamının gizli tarihi, insanüstü yaratıcılık ve deha yeteneği tarafından zorluklar çekmiş genç bir adamın portresini gözler önüne seriyor. O, dinin yalanlarını ortaya çıkarmakta kararlı bir asiydi, elit kesimin düzenini bozmak için yollar arayan bir kişiydi ve haklılık ile adalete özlem duyan bir adamdı.

Da Vinci, kendini yüzyıllardır patlamak üzere olan bir fırtınanın ortasında buldu. Bu fırtına, gerçekle yalan, din ile mantık, geçmiş ile gelecek arasındaki çatışmadan ibaretti. Onun özlemleri, onun en çok ihtiyaç duyduğu şey olan zekasını küçümseyen, baştan çıkarma oyunları ile onu ayartan zamanın karşıt güçleri tarafından çarpıtıldı.

Leonardo, geçmişi, gerçekleri örtbas etmek için kullanan düşmanlarına karşı savaşmak zorundaydı. Yalnızca zekasını zırh yapmış bir kahraman olarak Da Vinci, tek başına karanlığa karşı direndi.

Belirsiz bir gelecekle yüzleşme ve Da Vinci’nin bilgi arayışı neredeyse onun mahvına sebep oluyordu. Da Vinci kendisini, dehasına ve karanlık çağı kaldırmaya yetecek inanılmaz bir güce bırakarak, o çağı aydınlığa çıkardı.

Onun hikayesi bizim dünyamıza ayna tutuyor ve onun kavgasına katılan herkesçe de şöyle çağrılıyor: “Geleceği, özgür bırak!”

F. FRAGMANLARI VE GİRİŞ JENERİĞİ

1. Fragman 1

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=vgg9nnALFGA?version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent]

2. Fragman 2

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=AXtrxNXPN4c?version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent]

3. Giriş Jeneriği

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=FlPluCKnt64?version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent]

 

                                      Hayata değer vermeyen onu hak etmemiştir. (Leonardo Da Vinci)

BBC One’da 2013 Sonbaharı

$
0
0

bbc_one_20132013’ün kalan aylarında tanışacağımız BBC One dramaları için ortak fragman çıktı. Videoyu izlemeye ve yenilerin mini tanıtımlarına bakmaya ne dersiniz?

Fragmanda yer alan görüntüler şu dizilerden:

Videoyu yazının sonunda bulabilirsiniz.


The Musketeers

The Musketeers

Adrian Hodges‘ın yaratıcısı olduğu bu yeni dizi, Alexandre Dumas’nın Üç Silahşörler romanının yeni bir uyarlaması.
17. yüzyıl Paris’inde, silahşör olan bir grup özel askerin başından geçenleri izleyeceğiz.

D’Artagnan (Luke Pasqualino), Athos (Tom Burke), Aramis (Santiago Cabrera) ve Porthos (Howard Charles) adalet için savaşan silahşörler. Kendileri, Kral XIII. Louis’nin özel korumaları olmaktan öte bir ekip. Adalet, onur, mertlik, aşk ve heyecan için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.

Kadroda, Peter Capaldi, Tamla Kari, Maimie McCoy ve Hugo Speer da var.

60’ar dakikalık 10 bölümden oluşacak. (Hemen hemen her ingiliz dizisi gibi bir mini dizi olarak planlan The Musketeers, 2. sezon onayı alırsa minilikten çıkabilir.)


The Great Train Robbery

The Great Train Robbery

90’ar dakikalık 2 bölümden oluşan bu mini dizi, 1963’te gerçekleşen meşhur Büyük Tren Soygunu‘nun hikayesini 50. yıldönümünde bizler için televizyona uyarlıyor.

The Robbers’ Tale (Soyguncuların Hikayesi) isimli ilk bölümde işledikleri suç ile gözüpek soyguncuların hikayesi;
The Coppers’ Tale (Aynasızların Hikayesi) isimli ikinci bölümde polis dedektiflerinin soyguncuları yakalama çabalarının hikayesi ele alınıyor.

Dizinin yaratıcısı Chris Chibnall.
İlk bölümde Luke Evans, Jack Roth, Neil Maskell, Paul Anderson, Martin Compston, Del Synnott, Jack Gordon;

İkinci bölümde Jim Broadbent, Robert Glenister, Tom Chambers, Tim Pigott-Smith, Tom Beard, James Wilby ve James Fox yer alıyor.


Quirke

Quirke
Benjamin Black‘in kitaplarına dayanan 90’ar dakikalık 3 bölümden oluşan bir mini dizi.
Dizinin kahramanı Quirke, 1950’lerin Dublin’inde şehir morgunda görevli bir patoloji uzmanı. Her bölümde, kendilerini morgda bulan şansız bedenlerin, ölümlerini araştırıyor. Ufak ufak detektif olma yolunda ilerleyen Quirke için işler zamanla beklemediği yönlere gidiyor, özel hayatı da karışıyor.

Başarılı aktör Gabriel Byrne‘ın başrolü çektiği dizinin üçüncü bölümünde Colin Morgan‘ı da izleyeceğiz.
Oyuncu kadrosundaki diğer isimler ise şöyle: Michael Gambon, Nick Dunning, Geraldine Somerville, Sara Stewart, Stanley Townsend, Brian Gleeson, Aisling Franciosi


The Escape Artist

The Escape Artist
3 bölüm sürecek olan bir gerilim draması.

Başarılı avukat Will Burton, aldığı hiçbir davayı kaybetmemesi ve suçluları zor durumlardan kurtarması ile ünlü. Ancak gün geliyor ve Burton meşhur bir cinayet zanlısını savunmaya girişince bu davayı alma kararının doğruluğundan şüphe etmeye başlıyor.

Kadrosunda David Tennant, Toby Kebbell, Sophie Okonedo ve Ashley Jensen var.


What Remains

What Remains
Daha önce şu yazıda dile getirdiğimiz 4 bölümlük dizi, 25 Ağustos’ta başladı.

Michael ile Vidya yeni taşındıkları apartman dairesinde tavandaki bir sızıntıyı farkederler. Bunun kaynağının 5 numaralı dairede oturan Melissa Young’ın çürüyen bedeni olduğu anlaşılır. Dedektif Len Harper da ölen kadının ortadan kayboluşunun 2 yıl boyunca neden farkedilmediğini araştırmaya girişir.

Meşhurlarla dolu kadrosunda David Threlfall, Amber Rose Revah, Russell Tovey, David Bamber, Steven Mackintosh, Indira Varma, Denise Gough, Claudie Blakley, Jessica Gunning, Victoria Hamilton, Lisa Millett, Alexander Arnold gibi isimleri barındırıyor.

Fragmanını şuradan izleyebilirsiniz.


By Any Means

By Any Means
6 bölüm sürecek olan bir polisiye.
Hukuk sistemi işe yaramadığında, belirli seviyedeki suçluları yakalamak uğruna, ne olsa yapan bir gizli polis ekibinin maceralarını ele alıyor.
Dizide tanıdık sima bol: Ekibin başında yer alan Jack Quinn karakterini Warren Brown, ekip üyelerinden Jessica Jones’u Shelley Conn, Thomas Tomkins’i de Andrew-Lee Potts canlandırıyor. Gina McKee ile Elliot Knight da oyuncular arasında.


Haydi gelin; şimdi de BBC One’da 2013 sonbaharında yayınlanacak olan bu diziler için ortak fragmanı izleyelim:

Peaky Blinders — Tanıtım

$
0
0

peaky-blinders-cillian-murphy-600-lg

İngiltere Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmıştır. Halk savaşın kendisinde açtığı maddi ve manevi yaraları sarıp, hayatın normal akışına devam etmek zorundadır. Hikayenin geçtiği 1919 yılının Birmingham’ında yasadışı faaliyet gösteren -diziye de adını veren- acımasız Peaky Blinders çetesi ve savaştan sonra yeni yeni grupların çıktığı, dönemin karanlık ve puslu atmosferini iliklerimize kadar hissedebileceğimiz hikayeye gelin yakından bakalım.

İçindekiler


Peaky Blinders

YAYIN BİLGİLERİ

BBC Two 2

BBC TWO‘da yayın hayatına 12 Eylül’de başlayan Peaky Blinders’in ilk sezonu 6 bölüm olarak çekildi. Bölüm süreleri ortalama 60 dakika olan dizinin, ikinci sezonunun olup olmayacağı şu an için belli değil. Dizi, ilk bölümünde 2,42 milyon (%11,2), ikinci bölümü ise 2,09 milyon (%9,7) rating aldı.

Dizinin senaryosu Steven Knight‘a ait. Daha önce belli başlı olmak üzere Amazing Grace, Eastern Promises ve Dirty Ptertty Things filmlerinin de senaryosunu yazdı. Dizinin yapımcı kadrosunda yer alan isimlerin belli başlı işleri içinse Caryn Mandabach‘ın Nurse Jackie, Greg Brenman‘ı My Mad Fat Diary ve Ripper Street‘i sayabiliriz.

KONU

Peaky Blinders

Hikayenin merkezinde yer alan Peaky Blinders çetesi, şehirde gerek halkın, gerekse polislerin bile şapkalarını çıkartıp selam durmak zorunda kaldıkları, at yarışı bahis işleriyle ilgilenen ve soygunculuk da yapan zamanın acımasız gangster çetelerindendir. Üyelerinin çoğunluğu Shelby ailesine aittir. Tahmin edebileceğiniz gibi zamanın rüşvetle dönen ortamında, onlar da kirli işlerini yapabilmek için polislere rüşvet yedirirler. Onlar için her şey yolunda giderken, yanlış bir soygun şehre, onların başına bela olacak yeni bir müfettiş gelmesine neden olur.

Peaky-Blinders

Dizinin konusu sadece Peaky Blinders çetesiyle sınırlı değil; dönemin savaş sonrası karmaşık atmosferi de tüm hatlarıyla hikayeye yansıtılmış. Şehirde savaştan dönen askerler, çeşitli fabrikalarda düşük ücretle karın tokluğuna çalışmaktadır. Ülkelerine verdikleri hizmetin karşılığını alamadıklarını düşünen bu eski askerler, komünizm kışkırtıcılarının da emellerine ulaşabilecekleri kolay bir hedef haline gelmişlerdir. Bu askerleri kışkırtarak genel greve çağırırlar. Ülkeyi olası komünizm devrimi endişesi kaplar…

Bir diğer yandan da Fenianlar (İrlanda Bağımsız Milliyetçiliği) şehirde aktif olarak yer edinen bir diğer örgüttür. İrlanda sorunları da ülkede tıpkı komünistler gibi hiyeranarşik grupların türemesine neden olur.

Kadro ve Karakterler

cillian1-e1377683865775

Thomas Shelby, çetenin ikinci adamı olarak bilinse de keskin zekası ve ileri görüşlülüğüyle, genelde çete içinde kararları kimseye danışmadan verir. Merhametli olduğu kadar şeytani bir yönü de vardır.

Şehirdeki diğer eski askerler gibi Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı muharebelerinin yapıldığı, hatta bir savaşta ilk defa kimyasal gazın kullanılmış olduğu Flanders cephesinde savaşmıştır. Thomas savaşta üstün hizmet göstererek iki tane de cesaret madalyası almıştır. Savaştan sonra her askerde görülebilecek psikolojik tramvalarla da mücadele etmektedir.

Thomas Shelby’yi The Dark Knight, Inception ve The Dark Knigt Rises filmlerinden hatırlayabileceğimiz Cillian Murphy canlandırıyor.

tumblr_msj8jb6zkM1s46abto1_500

Arthur Shelby, Shelby kardeşlerin en büyüğüdür. Çete lideri olarak bilinse de kardeşi Thomas’a nazaran yetenekleri sınırlıdır. Genelde çetenin işlerinin büyük bir çoğunluğunu kapsayan, at yarışı bahis işleriyle ilgilenir. Thomas’ın kendisinden habersiz kararlar alması onu sinirlendirmeye başlamıştır. Arthur da Birinci Dünya Savaşı’nda yer almış eski bir askerdir.

Arthur Shelby’yi genelde beyazperdeden hatırlayabileceğimiz ve Passion, The Sweneey ile Piggy filmlerinden tanıyabileceğimiz Paul Anderson canlandırıyor.

article-2419054-1BC0B3E4000005DC-942_634x433

Freddie Thomas, şehirde düşük ücretle fabrikalarda çalışan eski askerleri greve çağırıp ayaklanmalarını teşvik eden komünist bir kışkırtıcıdır. Peaky Blinders çetesinin içinde neler olup bittiği hakkında bilgi toplar. Belki de onları kendi tarafına çekme gayreti içerisinde; şimdilik bunu biliyoruz. Aynı zamanda Thomas Shelby’nin çocukluk arkadaşı ve savaşta da hayatını kurtarmıştır.

Freddie Thomas’ı en iyi Secret Diary of a Call Girl‘den hatırlayabileceğimiz Iddo Goldberg canlandırıyor.

MCCRORY

Polly Gray, Shelby ailesinin en büyüğü ve onların teyzesidir. Thomas ve Arthur savaşta iken çetenin bütün işlerini o yürütmüştür. Şimdi ise kenara çekillmiş olsa da çete içinde alınan kararlarda yol göstericidir. Aileyi bir arada tutan Polly, dinine bağlı koyu bir Katoliktir.

Polly Gray’i en iyi Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 ve Part 2‘den hatırlayabileceğimiz Helen McCrory canlandırıyor. Bir de dip not olarak: Oyuncu aynı zamanda Damian Lewis ile evli ve iki çocuğu var.

Peaky-Blinders-annabelle-wallis-35241051-600-869

Grace Burgess, Birmingham’ın çamurlu yollarını kat ederek şehrin barına ulaşır. Barın sahibine burada çalışmak istediğini söyler. Şaşkın bakışlı barın sahibi, şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra Grace’in ısrarı ve yeteneğine istaneden onu işe alır. Böyle güzel bir kadının bu köhne barda neden çalışmak istediği de hikayenin gizem unsurudur.

Grace Burges’i The Tudors ve en son iptali gören Pan Am‘de izlediğimiz Annabella Wallis canlandırıyor.

SAM

Başmüfettiş Campbell, bir soygun olayını araştırmak için dönemin Dışişleri Bakanı Winston Churchill tarafından Birmingham’a gönderilir. Hedefinde Peaky Blinders Çetesi, Komünistler ve Fenianlar vardır. Şehri bu yasadışı örgütlerden temizlemek için ant içer. Ayrıca polis teşkilatının rüşvet bataklığına düşmüş polislerini de hizaya getirmek için sert tedbirler alır. Daha önceki görev yaptığı yer alan Belfast’tan kendi ekibini de getirip işe koyulur.

Campbell’ı The Tudors, iptal olan Alcatraz ve daha bir çok dizi ile filmden hatırlayabileceğimiz usta aktör Sam Neill canlandırıyor.

Peaky Blinders

Ada Shelby, ailenin tek kız çocuğu ve çete işleriyle uzaktan yakından hiç bir ilgisi yok. Freddie ile oldukça yakınlar, fakat bu aşkın duyulmaması için korkularından gizli kapaklı, kıyıda köşede buluşuyorlar.

Ada’yı daha önce Episodes, The Bletchley Circle ve Shetland‘da karşımıza çıkan Sophie Rundle canlandırıyor.

 

Peaky Blinders

John Shelby, ailenin içkiye düşkün, sorumsuz üyelerinden. John savaş sırasında karısını kaybetmiş ve dört çocuğuyla kalakalmıştır. Çetenin aldığı hiçbir kararda bir rolü yok.

John’u Skins ve The Hour‘dan hatırlayabileceğimiz Joe Cole canlandırıyor.

_69791682_peakyblinders1

Peaky Blinders, gerçek hayatta da 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında var olmuş bir çetedir. Çete, şapkalarını silah gibi kullanıp kenarlarına taktıkları jiletle, kurbanlarını kör etmesi ile ünlenmiştir. Dizide de bu hikaye resmedilir. Çetenin 20. yüzyılın başlarında faaliyet alanlarını şehir dışına yayma planları ters teper ve Birmingham’daki üstünlüğünü kaybedip zamanla yok olurlar.


peaky_blinders_music

MÜZİKLERİ

1900’lerin başlarında geçen bir dizi olmasına rağmen, dizide kullanılan müziklerin günümüzden oluşuyla Peaky Blinders benzerlerinden ayrılıyor. Dönem dizilerinde, o döneme özel müzikler kullanılmasına alışmış kulaklar için bu durum, seçilen parçaların da diziye uyumu ile bir dinamizm sağlıyor.
Ağırlıklı olarak Nick Cave parçalarıyla süslenen ilk sezon müziklerinin bölümlere dağılımı şöyle:

1. Bölüm

  • ZandstraNick Cave & Warren Ellis
  • Martha’s DreamNick Cave
  • Red Right HandNick Cave & The Bad Seeds
  • I think I smelled a RatThe White Stripes
  • St James Infirmary BluesThe White Stripes
  • Queenie’s SuiteNick Cave
  • Song for JesseNick Cave

2. Bölüm

  • Red Right HandNick Cave & The Bad Seeds
  • Tough CallThe Samphire Band
  • Blue VeinsThe Raconteurs
  • The Hardest Button to ButtonThe White Stripes
  • Proposition #1Nick Cave
  • Black MathThe White Stripes
  • Vedi la Ma Guite Lo Stendo A TelGiacomo Puccini
  • Lo Tenni La PromescaGiacomo Puccini
  • Brother My Cup is EmptyNick Cave & The Bad Seeds
  • Little RoomThe White Stripes

3. Bölüm

  • Red Right HandNick Cave & The Bad Seeds
  • When I hear my nameThe White Stripes
  • Abattoir BluesNick Cave & The Bad Seeds
  • St James Infirmary BluesThe White Stripes

4. Bölüm

  • Red Right HandNick Cave & The Bad Seeds
  • I fought PiranhasThe White Stripes
  • Clap HandsTom Waits
  • Broken Boy SoldierThe Raconteurs
  • Martha’s dreamNick Cave & Warren Ellis

5. Bölüm

  • Red Right HandNick Cave & The Bad Seeds
  • Ball & BiscuitThe White Stripes
  • Little Cream SodaThe White Stripes
  • God is in the HouseNick Cave & The Bad Seeds
  • TimeTom Waits
  • Bring it onNick Cave & The Bad Seeds

6. Bölüm

  • Red Right HandNick Cave & The Bad Seeds
  • The ProwlDan Auerbach
  • Love is BlindnessJack White German


4119342-high-peaky-blinders

SON SÖZ

Dizide yer alan güçlü oyuncu kadrosu arasından, sizin de favoriniz olan veya olabilecek birkaç tane oyuncu çıkarabileceğiniz Peaky Blinders, dönem dizilerinden hoşlanan herkese rahatlıkla tavsiye edilebilir. İzlemek isteyenlere iyi seyirler…

TANITIM FRAGMANI

The Village: “Savaş herkesi biraz öldürür.”

$
0
0

0Umut, bu köyde kaybolmuştur ve kolay kolay da geri gelmeyecektir.
Umutsuzluk korkakların işidir; ancak umutlu olmak için de bir sebep yoktur.

Solak olduğu için öğretmeni tarafından dövülen bir çocuk. Evlilik dışı çocuğu, ailesi tarafından gizlice başkalarına verilen genç bir kadın. Orduya katılmamak için vicdani red hakkını kullanan, ancak köydeki insanların kaçak deyip yüzüne bakmadığı bir öğretmen. Savaşı görüp gelmiş ve kardeşinin kapatıldığı merdiven altına kendisini kapatıp ağlayan genç adam.


1Bunlar gibi birçok içimizi sızlatan ayrıntıya sahip The Village.

Hikaye, Britanya’nın en yaşlı ikinci kişisi olan Bert Middleton tarafından anlatılır. Bert, bizi 1914 yazının çocukluğuna götürür başlangıçta. 6 bölüm süren ilk sezonda 1. Dünya Savaşı yıllarında köydeki yaşamı onun gözünden izleriz. Aşk, intihar, ölüm, hastalık, yoksulluk, çaresizlik doludur köy.
4
Gülümsemeler pek görünmez. Din ve otorite baskısı altındadır köydeki insanlar. Tıbbi müdahale adı altında garip uygulamalar yapmaktadır doktorlar. Hasta bebeklere ilaç bulunamaz, ineklere bulunur. Kadınlar cepheden ölüm haberi bekler durur. Savaşı fırsat bilip daha da zenginleşen aileler vardır.

1. Dünya Savaşı yıllarını bize savaşı hiç göstermeden anlatır. Ancak anlarız ki savaş herkesi biraz öldürür. Kimisi dönemez savaş meydanından, adı bir anıtta yazılı kalır; kimi döner evine, savaş hep içindedir.

 


Abartısız oyunculukları, gerçekçi yaklaşımı ve sadeliği ile aslında bilinen bir İngiliz dizisi The Village.
Dizinin oyuncu kadrosunda Maxine Peake, John Simm, Nico Mirallegro ve Charlie Murphy bulunmakta. Genç Bert Middleton Bill Jones, yaşlısı David Ryall tarafından canlandırılıyor. Dizinin yazar koltuğunda Peter Moffat bulunmakta.

BBC One kanalındaki ilk sezonu 5 Mayıs’ta sona erdi. 2. sezon onayı da alan dizinin, 2014 bahar aylarında dönmesi bekleniyor.

Son olarak, sizleri dizinin kısa fragmanı ile başbaşa bırakıyorum.

Vikings — Tanıtım

$
0
0

Vikings-vikings-tv-series-33902984-1600-900Dizi yayınlamayı tercih etmediğinden dolayı biz dizi severler tarafından az bilinen Amerikan kanalı History Channel, 2013 yılında ilk defa bir dizi projesini hayata geçirdi ve Vikings, 3 Mart 2013’te yayın hayatına başladı. İlk sezonu 9 bölüm süren dizimiz hali hazırda 2014 yılında bizlerle buluşacak, çünkü 10 bölümlük ikinci sezon onayını almış bulunuyor.

Dizimizin yazarı ve yaratıcısı daha önceden Tudors ve Camelot’tan tanıdığımız Micheal Hirst. Her zaman merak ettiğimiz ve savaşçı özellikleriyle bildiğimiz Viking‘lerin hayatını anlatan ve yarı tarihi gerçeklere dayanan yarı kurgu dizimizin, 2. sezonu başlamadan ayrıntılı tanıtımını okumak isteyenleri yazının devamına alalım.

Not: Dizi, hali hazırda ülkemizde Cnbc-e‘de yayınlanıyor.

Uyarı: Tanıtımdaki konu kısmında ilk bölüm üstüne genel bir anlatım mevcuttur.

KONU:

ragnar-lodbrok

Vikings, İskandinavyalı korsan ve barbar bir kavim olan Vikingler’in tarihini yarı kurgu/yarı gerçek tarihi olaylara dayandırarak anlatıyor. İngiltere ve Fransa’ya yaptığı başarılı seferlerle tanınan ve İskandinav tarihinde büyük bir yeri olan Ragnar Lodbrok‘un maceralarının ve büyük bir kahramana dönüşmesinin anlatıldığı dizimizde, aynı zamanda Ragnar’ın aile hayatını ve kardeşi ile olan ilişkisini de izleme şansı buluyoruz.

Dizimiz Ragnar’ın bu büyük unvanları kazanmadan önceki hayatıyla başlıyor. Ragnar ilk başlarda normal bir Viking savaşçısı olmasına rağmen, her zaman büyük hayalleri olan bir adamdır. Savaş tanrısı Odin ile ilgili rüyalar görür ve Odin’in kendisini seçtiğini düşünüyordur. En büyük hayali batıya doğru denize açılmaktır. Ama bu hayali başaracak ne ekipmanı ne de adamı vardır.

vikings_gallery_battles_4-P

Bu konuyu reisine açar ama Reis’i tarafından böyle saçma hayalleri kapılmaması için uyarılır. Ragnar da planlarını hayat geçirmek için eli boş durmaz ve hazırlık yapar. En yakın dostu, gemi yapımında usta Floki’ye açık denizde dayanacak bir gemi tasarlatır; kendisi de seferde kendine eşlik edecek savaşçıları bulmak için reisten gizli toplantılar düzenler. Çabaları sonuç veren Ragnar nihayet sefere çıkar ve Reis seferden haberi olmasına rağmen karışmaz; çünkü geri dönemeyeceklerini düşünür…

KARAKTERLER: 

Dizimizdeki karakterler başrol Ragnar Lothbrok ve Ragnar’ın ailesi, arkadaşları, erkek kardeşi, bağlı olduğu Reis ve Reis’in ailesinden oluşuyor.

Ragnar-Lothbrok-in-Vikings

Ragnar Lothbrok:

Aslında karakterimiz hakkında her şeyi söyledik sanırım. Aslen gerçek insan olmasına rağmen dizimizde kurgu kısmı daha ön planda. Kendisi büyük hayalleri olan, dürüst, zeki ve iyi bir adam. En büyük hayali denize açılmak, ama giderken ailesini geride bıraktığı için suçluluk duyuyor. Eşiyle ve çocuklarıyla mutlu bir aile hayatı var.

Karakter, Avustralyalı aktör Travis Fimmel tarafından canlandırılıyor. Kendisinin en bilinen işleri Experiment (2010) ve Restraint (2008) filmleri.

Vikings__Lagertha-katheryn

Lagertha Lothbrok:

Ragnar’ın eşi, kocasını ve ailesini seven güçlü bir kadın. Vikingler’de erkekler sefere çıkıp uzun süre eve dönmedikleri için Vikingli kadınlar savaşmasını ve ailesini savunmasını biliyor. Lagertha da güçlü ve kendinden emin bir kadın; hatta Ragnor ilk sefere çıkacağı zaman kendisini de götürmesi için çok ısrar ediyor.

Karakter, Katheryn Winnick tarafından canlandırılıyor. Kendisinin en bilinen işleri Kiminle Evlendim (2010) ve Ask Sarhoşu (2010) filmleri.

History_Vikings_Meet_Rollo_Lothbrok_SF_HD_still_624x352

Rollo:

Rollo Ragnar’ın kardeşi, ama çok sağlıklı bir kardeşlik ilişkileri olduğu söylenemez. Büyük işler başaran ağabeyinin gölgesinde kalmaktan bıkmış birisi, o da büyük işler yapmak ve Tanrılar tarafından fark edilmek istiyor. Ragnar’a göre daha fevri ve genelde düşünmeden öfke ile hareket eden birisi.

Karakter Clive Standen tarafından canlandırılıyor. Kendisinin en bilinen işleri Namastey London (2007) ve Hammer of the Gods (2013) filmleri.

History_Vikings_Meet_Floki_SF_HD_still_624x352

Floki:

Ragnar’ın yarı çatlak en iyi arkadaşı. Denizlerden ve gemi yapımından çok iyi anlıyor. Ragnar’a sadakati tam ve kötü bir durumda hemen yardımına koşmayı ihmal etmiyor. Floki’nin Tanrılara inancı da tam ama Tanrıların gazabından da çok korkuyor.

Karakter, Gustaf Skarsgård tarafından canlandırılıyor. Kendisinin en bilinen işleri Şeytana Karşı (2003) ve Özgürlük Yolu (2010) filmleri.

History_Vikings_Meet_Earl_Haraldson_SF_HD_still_624x352

Earl Hardson:

Vikingler’de her savaşçı, sefere gitmek istiyorsa kendi savaş gemileri olan zengin reislerin filosunu katılmak zorunda. Yani her savaşçının bağlı olduğu bir reis var ve onun kurallarından çıkamıyor. Sefer ne zaman düzenlenecek, nereye yapılacak hepsine reis karar veriyor ve sefer sonunda savaşçılar ganimetten pay alıyorlar.

Ragnar, Reis’ine batıya yelken açalım, orada daha fazla ganimet var önerisiyle geldiğinde, Earl bilinmeyen sularda gemilerini riski atmamak için öneriyi reddediyor. Diğer savaşçıların aklını çelmesin diye de Ragnar’ı uyarıyor. Bunların dışında, Reis sinsi ve kendi çıkarlarını gözeten birisi.

Karakter, Gabriel Byrne tarafından canlandırılıyor. Kendisini In Treatment dizisinden tanıyabilirsiniz.

Vikings-Jessalyn-Gilsig-Siggy-600x399

Siggy Haraldson:

Reis’in karısı; karakterimizin iç yüzünüyse sonraki bölümlerde görüyoruz. Karakter hakkında verilecek her bilgi ispiyona girebilir.

Karakter Jessalyn Gilsig tarafından canlandırılıyor. Kendisinin en bilinen işi Glee.

History_Vikings_Meet_Bjorn_Lothbrok_SF_HD_still_624x352

Bjorn Lothbrook:

Ragnor ve Lagertha’nın büyük çocukları. Bjorn babasının izinden gitmeye çalışan, erkenden büyüyüp seferlere katılmak isteyen bir çocuk. Ragnor Bjorn’u, büyüdüğü ve bazı şeyleri öğrenmesinin zamanı geldiği için toplantılara ve küçük seferlere götürüyor.

Karakter, genç oyuncu Nathan O’Toole tarafından canlandırılıyor.

vikings_ragnar1_-P

SON SÖZ:

Dizimiz, her ne kadar ana hikayesi tarihi gerçeklere dayansa da ağır bir tarih dizisi değil. İçinde bolca İskandinav mitolojisi barındıran tarihi bir macera dizisi demek daha doğru olur. Dizimizin tarihi ambiyansı bizi çok iyi hissettiriyor; özellikle açık alan çekimlerinde kullanılan mekanlar Vikingler’in o zaman yaşadığı İskandinavya’ya çok benziyor.

vikings_explanation

Teknoloji ve Gemi Yapımı, Kardeşlik, Üreme ve Hayat, Şiddet ve Anlaşmazlık

FRAGMANLAR:

 

http://youtu.be/XQFQN3-Pm8E

 

Açılış Jenerik Müziği: İf Had a Heart

 

Katıl Ya da Öl II John Adams II Tanıtım

$
0
0

John-AdamsHikaye 1770 yılının soğuk karlı bir kış gününde Boston’da başlar. Amerika’nın bağımsızlık savaşı ve kuruluş aşamasındaki ilk 50 yılını konu alan mini dizi, tüm bunların etrafında  idealist avukat  John Adams‘ın, ABD’nin tarihteki ikinci başkanlığına kadar yükselen politik hikayesi ve dramatik aile hayatına uzanıyor.

John-Georgeİngilizler yayılmacı politikalarıyla, Amerika’nın doğu sahilinde koloniler kurarak ülkeyi sömürmeye başlamıştır. İspanyollar ve Fransızlar’a nazaran bu kıtada yeni olan İngilizler, Avrupa’nın büyük güçleri arasında 1756-1763 yılları arasında süren Yedi Yıl Savaşları‘ndan zaferle çıkmasına rağmen, savaş borçları sebebiyle zor durumdadır. Borçları nedeniyle, Amerika’daki sömürgelerine ağır vergiler yüklemeye karar verir.

Hikayenin başladığı Boston’da halk, ağır vergiler ve mecliste temsil haklarının elinden alınmasıyla birer barut fıçısı halini almıştır; kendilerini iyice sömürülmüş ve sindirilmiş hissetmektedirler. Sokaklarda devriye gezen İngiliz askerlerine ise büyük bir kin ve nefret beslerler. Galeyana gelen halk, askerlere saldırır ve askerler de karşılık verince bir çok sivil, şehrin meydanında ölür. Yüzbaşı Preston’un komutasındaki askerlerin, sivillere ateş açıp öldürmesi dolayısıyla halk, sorumlu askerlerin cezalandırılması ister. Askerleri mahkemede halkın tepkisini çekmemek adına hiç bir avukat savunmak istemez, John Adams’tan başka… Amerika’nın kuruluş yıllarında çok etkin bir rol oynamış olan John Adams ile dizide tanışmamız bu şekilde başlamış oluyor.

KARAKTERLER VE OYUNCU KADROSU

independence-102400020712Babası bir ayakkabıcı, annesi ise okuma yazmayı bilmeyen bir aileden gelen John Adams, hukukun tarafsızlığı ve üstünlüğüne inanan bir adamdır.  Sömürgeci İngiliz monarşisiyle sürekli sürtüşen isyancı kolonilerin eylemlerine karşıdır. Her türlü sorunun kanunlar çerçevesinde çözülmesi taraftarıdır. Zamanla fikirlerindeki değişiklik ve doğruları görmesi, tam bağımsızlık mücadelesine katılmasına yol açar. Dizide onun hayatını izlerken, ülkenin nasıl kurulduğu ile ilgili bir çok bilgiye de sahip oluruz. John Adams’ı, kelimelerin yetersiz kalabileceği bir anlamda enfes bir oyunculuk sergileyen Paul Giamatti canlandırıyor.

fb45f3827659e7dc13a9a8c56815025a
Abigail Adams
‘ın, kocası John Adams’ın  hayatı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Gerek kocasının avukatlık yaptığı yıllarda, gerekse bağımsızlık mücadelesi yıllarında kongrede yapılan sert tartışmalı oturumlarda, kocasına aktardığı fikirleriyle ona hep yol gösterici olmuştur. Dört çocuğuyla birlikte kocasının işleri nedeniyle sürekli ayrı kalmanın üznütüsünü hayatı boyunca  yaşar. Aralarında ki uyum, birliktelik ve aşkı, dizi bizler için doyumsuz bir seyir zevki haline getirmiş.
Karakteri, yine muhteşem oyunculuğuyla The Big C‘den tanıdığımız Laura Linney canlandırıyor.

 

George_Washington_played_by_David_Morse

 

 

Amerika’nın ilk başkanı General Washington rolünde, usta aktör David Morse yer alıyor.

 

 

MV5BMTQyODcxMDc5Ml5BMl5BanBnXkFtZTcwNzExNjA2MQ@@._V1._SX400_SY600_

 

 

Amerikan bağımsızlık bildirgesinin mimarı ve ülkenin tarihteki üçüncü başkanıThomas Jefforson rolünde, Game of Thrones ve Hunted‘dan hatırlayabileceğimiz Stephen Dillane‘yi izliyoruz.

 

 

john-adams-huston07

 

 

Boston’daki kolonileri İngiliz Hükümeti’ne karşı isyana teşvik eden Samuel Adams karakterini, en son Magic City‘de karşımıza çıkan Danny Huston canlandırıyor.

 

 

tumblr_llohnxnI4z1qzv15e

 

 

Amerika tarihindeki ilk hazine bakanı olan Alexander Hamilton rolünde Rufus Sewell var.

 

 

john_adams_Paris700

 

DİZİDEN NOTLAR

  • 16 Mart 2008’de ilk bölümü HBO‘da yayınlanan mini dizi, 20 Nisan’daki yedinci bölümüyle ekranlara veda etmiştir.
  • Her bir bölüm ortalama 70 dakika uzunluğundadır.
  • Dizinin çekimleri 110 gün sürdü. Amerika’daki çekimler Williamsburg ve Virginia, Avrupa’daki çekimler ise Macaristan’da gerçekleştirildi.
  • Dizi, ABD’li tarihçi David McCullough‘un John Adams isimli kitabından, Kirk Ellis tarafından uyarlanmıştır. Kirk Ellis, bu uyarlaması ile En İyi Senaryo dalında  Emmy ödülü almıştır.
  • Dizinin yapımcıları arasında Tom Hanks de yer alıyor.
  • Dizinin yönetmenliğini, The King’s Speech (Zoraki Kral) filmiyle Oscar kazanan Tom Hooper yapmıştır.
  • Dizinin müzikleri, Merlin‘in de müziklerini yapmış olan Rob Lane imzasını taşıyor.
  • 2008 yılındaki Emmy ödüllerinde toplam 23 adaylık ile o yıl en fazla ödüle aday gösterilen yapım olmuştur.
  • Bu 23 adaylıktan -En İyi Mini Dizi, En İyi Erkek ve En İyi Kadın Oyuncu dallarında olmak üzere- toplam 13 ödül kazanmıştır.
  • 2009 yılındaki Altın küre ödüllerinde ise yine En İyi Mini Dizi, En İyi Erkek ve En İyi Kadın Oyuncu dalları dahil dört ödül kazanmıştır.
  • Dizi, John Adams’ın siyasi hayatına odaklı gibi görünse de -aile hayatı da oldukça dram yüklü bir hikayeye sahip olması nedeniyle- tüm detaylarıyla Adams Ailesi’nin inişli çıkışlı hayatını da bizlere aktarıyor.

DİZİNİN GÖRSEL EFEKTLERİ

 

KAMERA ARKASI VE RÖPORTAJLAR

 

FRAGMAN

 

The Pillars of the Earth — Tanıtım

$
0
0

pillarsİngiltere tahtının tek varisini taşıyan kraliyet gemisi, İngiltere kıyılarında alev alır ve sulara gömülür. Bu olay ülkede taht kavgalarına yol açacaktır, yani anarşiye…

The Pillars of the Earth, Ken Follett’in aynı adlı romanından televizyona uyarlanmış bir mini dizidir. Dizi arka planda bir katedralin yapım hikayesini anlatıp bunun yanında taht kavgaları, güç savaşları, politik oyunlar, dini çekişmeler, aşk ve entrika gibi aklınıza ne geliyorsa bulabileceğiniz bir konu çeşitliliğine sahip.

İçindekiler


The-Pillars-of-the-Earth-the-pillars-of-the-earth-tv-33330852-1434-796

YAYIN BİLGİLERİ

The Pillars of the Earth, 23 Temmuz 2010 tarihinde Starz kanalında başlayıp, 27 Ağustos 2010’da sekizinci ve son bölümüyle yayın hayatına veda etmiş bir mini dizi. Bölüm süreleri ortalama 50 dakika.
Dizinin yapımcı koltuğunda ünlü kardeşler Tonny Scott ve Ridley Scott yer alıyor. Dizinin yönetmeni ise Sergio Mimica-Gezzan.

pillars-of-the-earth

KONU

Dizi, İngiltere’de taht savaşları ve anarşinin yaygın olduğu 12. yüzyılda geçiyor. Winchester Kalesi’ndeki tahtta gözü olan herkese gün doğmuştur. Kral Henry’nin, öldükten sonra tahta geçecek yegane varisi Prens William esrarengiz bir gemi kazasında hayatını kaybetmiştir.
Bu andan sonra, olanca güçleriyle tahta çıkabilmek için güç savaşları başlar. Tüm bunların etrafında kurgusal bir kasaba Kingsbridge’de bir katedralin yapımına başlanır. Fakat bu güç savaşları yüzünden katedralin inşası sık sık aksamalara uğrar. Din adamı, ustası ve mimarı tüm bu hengame ve engellemeler içerisinde hayatları pahasına ve olanca güçleriyle katedrali inşa etmek için çabalarlar.

KARAKTERLER

TAHT KAVGASINDA YER ALANLAR

indir

 

 

Yaşlanmakta olan Kral Henry’nin tek derdi, ölen oğlunun yerine tahta kendi soyundan bir varis bırakabilmek.
Kralı, Clive Wood canlandırıyor.

 

 

190731

 

 

Kral Henry’nin ölen oğlundan sonra hayatta kalan tek çocuğu Maud, tahtı ele geçirebilmek için bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsa sahip.
Karakteri, izleyenlerin The Newsroom‘dan aşina olduğu Allison Pill canlandırıyor.

 

20100409-pote-characters-matt-devere-600x411

 

 

Kral Henry’nin evlilik dışı dünyaya gelen oğlu Gloucester, katı din kurallarının hüküm sürdüğü ülkede, kilisenin tahtın varisi olarak kabul edemeyeceği bir aday ama o hiç böyle düşünmüyor.
Karakteri, Matt Devere canlandırıyor.

 

 

King-Stephen-Waleran-Bigod-the-pillars-of-the-earth-tv-17125856-495-350

 

 

Kralın yeğeni olan Stephen da bu taht kavgası arasında türlü entrikalarla kendine bir yer edinmiş. Onun bu savaşta başlıca düşmanı ise kralın çocukları.
Stephen’ı, bir çoğumuzun Defiance‘den bilebileceği Tony Curran canlandırıyor.

 

 

pillars-of-the-earth (1)

Krallıkta saygın bir yere ve zenginliğe sahip Bartholomew Dükü, dizide aşk üçgeninin arasında kalan kızı Aleina ve  oğlu Richard da güç savaşları arasındaki yerlerini alırlar. Dükü usta oyuncu Donald Sutherland,  güzelliğiyle gözleri kamaştıran Aleina’yı Hayley Atwell, Richard’ı da Sam Claflin canlandırıyor.

SM-Pillars-of-the-Earth-5Bu tür hikayelerde güç ne yöne doğru kayarsa, o yöne doğru koşan kazanç ve rant fırsatçısı karakterlere hep rastlamışızdır. Burada da bir anne, baba ve oğuldan oluşan Hamleigh Ailesi karşımıza çıkıyor.  Anne Reign, oğluna bir ünvan kazandırabilmek için yapmayacağı şey olmayan biri; kirli entrikalar ve politik oyunlar onun işi. Oğlu William, annesinin onu beslediği kötülükle tam bir ölüm makinesı ve acımasız birine dönüşmüş. Baba Percy ise içlerinde en masum takılanı, diğerlerine göre pısırık kalmış.

Reign’i Mistresses ve Atlantis‘ten hatırlayabileceğimiz Sarah Parish, William’ı The Borgias‘tan hatırlayacağımız David Oakes, Percy’yi ise Robert Bathurst canlandırıyor.

waleran_bigod
Din adamı Waleran da Hamleigh Ailesi gibi gücün peşinden koşan biri. Hatta onlarla zaman zaman ortak paydaları uğruna anlaşmalar da yapıyor; ama sözlerinde durduklarına rastlayamazsınız. Din adamı olmasının etkisiyle çıkabileceği en yüksek makama ulaşmak uğruna işlediği günahlar ona ruhen acı veriyor. Bu acıdan, kendine işkence ederek arınmaya çalışıyor.
Karakteri yine, yeni ve yeniden harika oyunculuğuyla Deadwood‘daki Al Swearengen rolüyle hafızalara kazınan Ian McShane canlandırıyor.

 

KINGSBRIDGE KATEDRALİ’NİN YAPIMINIDA YER ALAN KARAKTERLER

tumblr_lf2klejteD1qdxzqqo1_400

 

 

Kingsbridge manastırı rahibi Phillip, onurlu ve saygın bir din adamıdır. Etrafında güç ve türlü türlü oyunlar oynansa da kendisi bu kirli oyunlar içine girmemeye çaba gösterir.
Karakteri, en son Ripper Street‘te izlediğimiz Matthew Macfadyen canlandırıyor.

 

 

Tom-Builder-the-pillars-of-the-earth-tv-17125436-400-495

 

 

Tom, ailesi ile beraber kendine bir iş bulma ümidiyle kasabaları dolaşarak onarabileceği binalar arayan bir mimardır. Şefkatli bir babadır ve oğlu Alfred’e de mesleğinin inceliklerini öğretmiştir.
Karakteri, Rufus Sewell canlandırıyor.

 

 

 

pillars6-3Tüm bu katedral yapımı ve güç savaşları arasında, bu tür hikayelerde karşımıza çıkan cadılık yeteneklerine sahip bir karakter burada da var. Cadı Ellen ve oğlu Jack aynı zamanda hikayenin gizem unsurlarındandır. Jack, annesinden başka hiç bir yabancıyla konuşamıyor. Ellen’ı Natalia Wörner, Jack’i ise Eddie Redmayne canlandırıyor.


starz-pillarsofearth-header

DİZİDEN NOTLAR

  • Dizi, Ken Follett‘in 1989 yılında yayınlanan, dünya genelinde 14 milyondan fazla satan ve 30 farklı dile çevrilmiş aynı adlı kitabından uyarlanmıştır. Yazarın tüm kitapları 100 milyondan fazla satmıştır.
  • Ken Follett, dizide Merchant karakterini de canlandırmıştır.
  • Dizi, Almanya ve Kanada ortak yapımı olup, finansörü İngiliz-Amerikan menşeili bir yapım şirketine aittir.
  • Dizi, 40 milyon dolar bütçe ile çekilmiştir.
  • Çekimler Avusturya ve Macaristan’da yapılmıştır.


080805_pote_tree (1)

SON SÖZ

Biraz Game of Thrones, biraz The Borgias, birazcık da The Tudors; alın size The Pillars of the Earth. Üstelik sezonlarca sizi yormadan, hikayesini 8 bölümde anlatıyor. Elbette verdiğim örneklere aldanarak karşınızda muazzam kaliteli bir iş beklemeyin, eksileri de yok değil.  Bu tür geniş bir dönemi anlatan yılların fersah fersah atlandığı mini dizilerde, karakterlerin yaşlanma emarelerine fazlasıyla takıntılı olduğum için buradaki makyajları hiç beğenmedim. Efektlerde geneli kötü olmamakla birlikte göz tırmalayan yerler vardı. Ama yine de eğlenceli, su gibi akan bir dizi izlemek istiyorsanız daha ne duruyorsunuz? İzlemek isteyenlere iyi seyirler…

FRAGMANI


Aralık Ekranı

$
0
0

aralk2013Oh yaşasın dizilerim ara verdi” diyenleri hem üzecek, hem de sevindirecek bir aydayız. Amerika’lı çoğu dizinin Noel nedeniyle kabuklarına çekildiği bu ay boyunca, İngilizler de Noel’i televizyonda kutluyorlar resmen. Bol bol mini dizi ile karşılaşacağımız Aralık ayı boyunca, birkaç tane de sezona giriş yapan (üçü İngiliz olmayan) dizi mevcut. Her yıl olduğu gibi İngiliz televizyon kanalları ve ABC Family de sevilen kimi dizileri için Noel özel bölümleriyle karşımızda. Tüm bunların yanında bu ay 2., 3. ya da 4. sezonlarıyla dönüş yapan da 4 dizimiz var.
Yani diyeceğimiz odur ki siz nefes aldığınızı düşünürken, atı alan Üsküdar’ı geçecek.
Madem öyle, gelin 2013 Aralık ekranının bize getirdiklerine bakalım, gardımızı alalım:

Yeni ve Mini Diziler

Mob City

Mob City (TNT)
Başlangıç tarihi: 4 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 6 bölüm (18 Aralık’ta ilk sezonu çift bölümle sona erecek.)
Oyuncular: Jon Bernthal, Jeremy Luke, Milo Ventimiglia, Jeffrey DeMunn, Alexa Davalos, Neal McDonough, Jeremy Strong, Robert Knepper

Konu: Ünlü yapımcı/yönetmen Frank Darabont‘tan gelen bu neo-noir türündeki dizi, bizleri 1940’lı yılların Los Angeles’ına götürüyor. Dizi, bu yıllarda şehrin polis teşkilatı ile gansterlerinin gerçek hayatlarına dayanıyor. (John Buntin’in L.A. Noir: The Struggle for the Soul of America’s Most Seductive City kitabının uyarlaması.)
Mob City, 10 yıl boyunca Los Angeles Polis Teşkilatı’nı yöneten Polis Müdürü William Parker ile boksörlükten gelip şehrin suç dünyasını yönetmeye yükselen Mickey Cohen’in zamanında olan biteni anlatıyor bize. Los Angeles’ın 1940-50’li yıllarında geçen hareketli bir suç draması. Geçtiği dönemin ünlü film yıldızları, yapımcıları, evlerine dönen savaş kahramanları, polis teşkilatındaki güçlü ve yozlaşmış polisleri ve bunlardan da tehlikeli suç ağını kendi karanlık havasında sunuyor.

http://www.youtube.com/watch?v=ZhSnP8Rc_aY


Kirstie

Kirstie (TV Land)
Başlangıç tarihi: 4 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 12 bölüm
Oyuncular: Kirstie Alley, Rhea Perlman, Michael Richards, Eric Petersen

Konu: Kanalından da anlayacağınız üzere Kirstie bir komedi dizisi.
Kahramanımız Madison “Maddie” Banks’in hikayesi, gençliğinde doğurup hemen evlatlık verdiği oğlu Arlo’nun yıllar sonra koca bir adam olarak karşısına çıkması ve hayatına girmek istemesi ile başlıyor. Arlo, kendisini evlat edinen ebeveynleri ölünce, biyolojik annesi ile bağ kurmaya çalışan bir adam. Komedinin diğer kahramanları ise Maddie’nin asistanı Thelma ve şoförü Frank.


Bonnie & Clyde

Bonnie & Clyde (History, Lifetime ve A&E)
Yayın tarihi: 8-9 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 120’şer dakikalık 2 bölümlük bir mini dizi.
Oyuncular: Emile Hirsch, Holliday Grainger, William Hurt, Sarah Hyland, Holly Hunter, Lane Garrison, Elizabeth Reaser

Konu: Bu 240 dakikada, ünlü ABD’li kanun kaçakları Bonnie ve Clyde‘ın gerçek yaşamlarından yola çıkılarak, yaşadıkları/yaşattıkları bir kez daha televizyona uyarlanıyor.
Karizmatik silahlı soyguncu Clyde Barrow, küçük bir kasabada garsonluk yapan, kolayca etkilenen, narin Bonnie Parker’ın ayaklarını yerden keser ve yanına katar. İkili, tarihin en bilinen banka soygunları serisini gerçekleştirirler.


Lucan

Lucan (ITV)
Yayın tarihi: 11 ve 18 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 90’ar dakikalık 2 bölümlük mini dizi
Oyuncular: Rory Kinnear, Christopher Eccleston, Catherine McCormack, Michael Gambon, Paul Freeman

Konu: Dizi, havalı aristokrat Lord Lucan’ın hayatına dayanıyor. Clermont Set isimli, kötü namı ile ünlü bir “zengin kumarbazlar” grubunun üyesi olan kahramanımızın eşi olan Lucan Kontesi Veronica ile de arası iyi değil.


The Great Train Robbery

7573807.3The Great Train Robbery (BBC One)
Yayın tarihi: 18 ve 19 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 90’ar dakikalık 2 bölümlük mini dizi
Oyuncular ve Konu: Diziyi daha önce şu yazımızda ele aldığımız için bu kez iki fotoğraf ile fragmanını paylaşalım. (Başka fotoğraflar için şuraya bakabilirsiniz.)
Batzgo5IAAAwxEv.jpg:large


Death Comes To Pemberley

Death_Comes_To_PemberleyDeath Comes To Pemberley (BBC One)
Yayın tarihi: 26, 27, 28 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 60’ar dakikalık 3 bölümlük mini dizi
Oyuncular: Anna Maxwell Martin, Matthew Rhys, Jenna Coleman, Matthew Goode, Trevor Eve, Rebecca Front, James Fleet
Konu: P.D. James, 2011 yılında Jane Austen’ın ünlü Gurur ve Önyargı (Pride and Prejudice) kitabını gizemli bir cinayet hikayesi ile birleştirip karakterlerin hikayesini devam ettirerek Death Comes to Pemberley ismiyle piyasaya sunmuş ve Çok Satanlar listesine girmişti. BBC de bu yıl, kitabı televizyona uyarlamaya karar verdi. Daha fazla detaylandırmayalım; kim ölüyor, kim kalıyor izleyin. 😉


Moonfleet

Moonfleet (Sky 1)
Yayın tarihi: 28-29 Aralık 2013
Bölüm sayısı: 60’ar dakikalık 2 bölümlük mini dizi
Oyuncular: Ray Winstone, Aneurin Barnard, Sophie Cookson, Fionn Walton, Pippa Haywood
Konu: J. Meade Falkner’ın aynı isimli çocuk romanının yeni televizyon uyarlaması.
1757 yılında İngiltere’nin güneyinde yer alan sahil kasabası Moonfleet’te, öksüz John Trenchard, teyzesiyle yaşamaktadır. Kahramanımız, ünlü korsan Karasakal‘ın kayıp elmasının peşine düşünce, kasabanın kaçakçı çetesi ve Elzevir Block ile yolları kesişiyor.


Noel Ekranı

noel_whoİşte Noel özel bölümleri ile karşımıza gelecek, bildiğimiz diziler de şöyle:
11 Aralık – Melissa and Joey (Noel Özel Bölümü)
11 Aralık – Baby Daddy (Noel Özel Bölümü)
20 Aralık – Citizen Khan (Noel özel bölümü)
21 Aralık – Mrs Brown’s Boys (Noel Özel Bölümü)
22 Aralık – Hebburn (Noel özel bölümü)
23 Aralık – Bluestone 42 (Noel özel bölümü)
24 Aralık – Trollied (Noel Özel Bölümü)
24 Aralık – Midsomer Murders (Noel Özel Bölümü)
25 Aralık – Doctor Who (Noel özel bölümü) (bölümden kareler ve 2 video)
25 Aralık – Call The Midwife (Noel özel bölümü)
25 Aralık – Downton Abbey (Noel özel bölümü) (fragman)
25 Aralık – Mrs. Brown’s Boys (Noel özel bölümü)
25 Aralık – Man Down (Noel özel bölümü)
26 Aralık – Still Open All Hours (Noel özel bölümü)
27 Aralık – Vicious (Noel özel bölümü)
29 Aralık – Agatha Christie’s Marple: Endless Night
30 Aralık – Mrs. Brown’s Boys (Yeni yıl özel bölümü)

BBC One’ın Noel fragmanı


Aralık’ta Dönen Diziler

Beklediğimiz yeni sezonlarına Aralık ayında giriş yapan dizilerimiz de şunlar:
1 Aralık – Treme (4. ve son sezon) (fragman)
11 Aralık – The Exes (3. sezon devamı) (fragman)
12 Aralık – Chosen (2. sezon) (fragman)
29 Aralık – Mad Dogs (4. ve son sezon) (fragman)

 

 

Tüm bunların ve önümüzdeki aylarda başlayacak olan dizilerin (1 Ocak'ta 3. sezon ilk bölümüne kavuşacağımız Sherlock gibi) başlangıç tarihlerini sıraladığımız, sürekli güncellenen takvimimizi şuradan takip edebilirsiniz.

 

Mini Dizi Dosyası — 2

$
0
0

22d_miniler2Mini dizi dosyamıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Daha önce ilk bölümünü şurada paylaştığımız yazı dizisinin ikinci bölümü için buyurunuz.

İçindekiler

1- The State Within

2- The Devil’s Whore

3- Five Daughters

1- THE STATE WITHIN

the-state-within-tv-movie-poster-2006-1020481672

Washington üzerinde patlayan bir yolcu uçağı, saldırıyı yaptığından şüphelenilen İngiliz müslüman bir adam, vicdan sahibi bir İngiliz büyükelçi, güç oyunlarıyla sağa sola kafa tutan uluslararası bir şirket, idamını bekleyen İngiliz savaş madalyalı bir mahkum. Dahası da var. Tüm bu olayların merkezinde ise terörist eylemlerinden şüphenilen, kurgusal bir Orta Asya ülkesi olan Tırgızistan yer alıyor.

YAYIN BİLGİLERİ

The State Within, 2 Kasım-14 Aralık 2006 tarihleri arasında 6 bölüm olarak BBC ONE‘da yayınlandı.

17 Şubat 2007’de ise 24’e rakip dizi olarak lanse edilip BBC America‘da yayın hayatına başladı.

Dizi, Haziran 2007’de Derin Devlet adı altında TRT’de yayınlandı.

Dizinin bölüm süreleri yaklaşık 60’ar dakikadır.

2013_06_04_statewithin

KONU

Konuyu dört ana başlık altında toplayalım.

1- Uçak kazası ve ardından yaşananlar

2- CMC şirketi

3- İdam mahkumu 

4- Tırgızistan

1- Washington semalarında Londra seferini yapan uçak, içindeki 262 yolcusuyla yere çakılır. Çoğu İngiliz ve Amerikan vatandaşlarından oluşan yolculardan kurtulan olmaz. Terörist eylemin sorumlusunun, müslüman bir İngiliz vatandaşı olduğunun belirlenmesi ile iki ülke arasındaki politik gerilim had safhaya çıkar.  Bu noktada, Amerikan savunma bakanlığı ile İngiliz büyükelçiliği arasındaki gerilime tanık oluyoruz. Böyle büyük çaptaki bir terörist eylem sonucunda, tahmin edebileceğiniz gibi her iki ülke de üst düzey alarm konumuna geçer. Uçak seferleri durdurulur. Sokaklardan İngiliz müslümanlar toplanarak cezaevine konulur. Kriz had safhaya tırmanır.

2- Uluslararası güvenliği tehdit ve manipüle eden olayların arkasında ise 1981 yılında kurulan 90 ülkede faaliyet gösteren uluslararası bir şirket olan CMC vardır. Bu şirket, kirli işlerini Amerika’da gizliden gizliye eğittiği paralı askerlerinin yardımıyla yapar. Güç delisi bu şirket, Amerika’da birçok siyasi kurumun içine de sızmış durumdadır.

3- Ana konu ile bağlantılı ikincil yan hikayede ise Falkand Savaşı‘nda göstermiş olduğu üstün hizmetten dolayı madalya almış bir halk kahramanı İngiliz yer alıyor. Geçmişinde paralı askerlik de yapmış olan bu karakter, Amerika’da iki çocuğun cinayetiyle suçlanıp ölüm cezasına çarptırılmış. İdamının engellenmesi için hem avukatı, hem de İngiliz büyükelçisi Mark Byron yoğun bir çaba gösteriyor. Hikayenin bu kanadı Florida’da geçmektedir.

4- Son olarak, olayların merkezinde terörist eylemlerinden şüphe duyulan Tırgızistan’dan bahsedelim. Amerika ve İngiltere’nin müttefiki olan ülke, diktatörü Usman tarafından yönetiliyor. Bu iki ülke, siyasi arenada birçok diktatörü hem besleyip hem de arka çıktıktan sonra, aynı diktatörleri çıkarları uğruna beraberce savaşarak tahtlarından indirmişlerdir. İşte dizide Usman için de böyle bir şeyler oluyor.

5

KARAKTERLER

mark_brydon_profile
İngiliz büyükelçi Mark Bryon, Dışişleri Bakanlığı görevine getirilmek üzereyken kriz patlak verince bu görevi askıya alınır. Amerika ile dengeli bir politika izleyen, oldukça vicdan sahibi bir diplomattır. İyi bir konuşmacıdır ve sosyal çevrelerde etkilidir. 1990’lı yıllarda ise Tırgızistan özel elçiliği görevinde bulunmuştur.
Karakteri sinemada Harry Potter serilerinden bildiğimiz, televizyonda ise Brotherhood, Awake ve Case Histories‘de izlediğimiz Jason Isaac canlandırıyor.

nicholas_brocklehurst_profile

 

İngiliz Büyükelçiliği’nde görevli MI6 ajanı olan Nicholas Brocklehurst, dizinin gizemli, kirli ilişkiler içinde bulunan karakterleri arasında yer alıyor. Bununla birlikte Mark Byron’un sağ koludur.
Karakteri, House of Cards ve The Paradise‘dan hatırlayabileceğimiz Ben Daniels canlandırıyor.

jane_lavery_profile

 

Jane Lavery, idam mahkumu Luke Gardner’ın avukatıdır. Cesur olduğu kadar duygularını saklamayıp dolu dolu yaşayan Jane, müvekkilinin suçsuz olduğunu ispat etmek için sonuna kadar savaşır.
Karakteri, Strike Back‘ten hatırlayabileceğimiz Eva Birthistle canlandırıyor.

lynne_warner_profile

 

Amerikan savunma bakanı Lynne Warner, ülkesinin çıkarlarını ateşli bir şekilde savunan bir diplomattır. Lyne Warner’ın Amerikan başkanı üzerinde hatırı sayılır bir etkisi var. Oğlu ise Afganistan’daki askeri görevi sırasında öldürülmüştür.
Karakteri, şu sıralar Burn Notice‘te izlediğimiz Sharon Gless canlandırıyor.

caroline_hanley_profile

 

Caroline Hanley Orta Asya’da uzmanlaşmış bir dış ilişkiler analistidir. Hanley Şirketleri’nin sahibi olan babasını uçak kazasında kaybeder.
Karakteri, Episodes‘ta canlandırdığı ”Nine” karakterinden hatırlayabileceğimiz Genevieve O’Reilly canlandırıyor.

 

luke_gardner_profile

 

Luke Gardner parlak hayatına rağmen sonraları uyuşturucu batağına saplanmış ve iki küçük kızın ölümünden sorumlu tutulan bir idam mahkumudur.
Karakteri, bu sezon Low Winter Sun ile karşımıza çıkan Lennie James canlandırıyor.

NOT: Bu oyuncuyu zaten çok severim, bu dizide de resmen döktürmüş. Belirtmek istedim, izlemezseniz çok şey kaçırırsınız.

 

1

Olaylar örgüsü oldukça karmaşık olan, takip ederken zorlanabileceğiniz bir senaryoya sahip bir dizi olmuş. Bu kadar dolu dolu hikaye ve karakterlere boğulduğumuz diziyi, Amerikalılar uyarlasa 24 bölümden aşağı çekmezler sanıyorum. Neyse ki İngilizler var, bir çırpıda izleyebiliyoruz. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.

FRAGMAN

2- THE DEVIL’S WHORE

The_Devil's_Whore

Tarihsel gerçekler ve karakterlere dayandırılan The Devil’s Whore‘un konusu,  İngiliz iç savaşının yaşandığı zamanda geçmektedir. 1638-1660 yılları arasında geçen hikayede, tarihsel gerçeklerin yanısıra, kurgusal güçlü ve güzel bir kadın karakterin, iç savaşla birlikte kesişen ve savrulan hayatına tanık oluyoruz.

17410

YAYIN BİLGİLERİ

19 Kasım- 10 Aralık 2008 tarihleri arasında Channel 4‘te yayınlanan The Devil’s Whore 4 bölümden oluşmaktadır.

Dizinin tüm bölümleri Güney Afrika’da çekilmiştir.

Dizin bütçesi yaklaşık 7 milyon Sterlin’dir.

Dizinin müzikleri, Shameless ve Doctor Who‘nun tüm bölümlerinin müziklerini de hazırlayan Murray Gold‘a aittir.

2009 yılındaki Broadcasting Press Guild ödüllerinde, en iyi drama ve en iyi aktris (Andrea Riseborough) dalında ödül almıştır.

devilswhore1

KONU

İngiltere, Cumhuriyet ve Kraliyet Yanlıları olarak ikiye ayrılmıştır. Kral 1. Charles, halkına acımasız davranıp haksız vergiler toplayarak bu bölünmeye zemin hazırlamıştır. Kralın karşısında duran Cumhuriyetçiler ise kendi aralarında  görüş ayrılıklarına düşerler. Ülke yönetimindeki belirsizlik, siyasal kargaşa ve anarşiye yol açar.

Dizide tüm bu tarihsel gelişmeler aktarılırken,  Angelica Fanshawe adlı kurgusal bir kadın karakterin hikayesi de anlatılıyor. Katolik inancın krallığa ihanet olarak algılandığı bir dönemde Angelica’nın annesi, inançları uğruna kızını terkederek Fransa’daki rahibe manastırına gider. Bir süre sonra babası da öldükten sonra Angelica kimsesiz kalır. Genç bir kız olmasıyla aristokrat ve sosyal çevrelerde kendine yer edinmesini bilir. Çocukluk aşkı Harry ile evlenir. Dizideki tarihsel önemli karakterle iç içe olan bir yaşam sürer.

devilswhore

KARAKTERLER

article-1178322-02AA0CCA000005DC-35_306x423

 

Anjelica Fanshawe, kriz zamanlarında annesi onu terkettikten sonra, kendisine musallat olan şeytani bir varlık görmektedir. Özgür ruhlu, çevresindeki tüm erkeklerin imrenerek baktığı güzel bir kadındır.
Karakteri, son dönemde kariyerinde yükselişe geçen Andrea Riseborough canlandırıyor.

1228942800-673982-TheDevil-12277021590

 

 

 

Edward Sexby  bir nevi paralı askerdir. Anjelica’yı gördüğü andan itibaren ki bu hikayenin başında oluyor, tutkulu bir aşk ile ona bağlanır.
Karakteri, en son Mad Dogs ve The Village‘da karşımıza çıkan John Simm canlandırıyor.

Dominic West Cromwell

 

 

 

Oliver Cromwell Cumhuriyetçiler’in liderdir. Güçlü bir siyaset adamı ve ordularının generalidir. Eşit ve adaletli bir politika izler gibi görünse de içten içe kendi diktatörlüğünü planlamaktadır.
Cromwell’i  en iyi The Wire‘dan hatırlayabileceğimiz Dominic West canlandırıyor.

fc897f2bbad0b7cf7f9368c91b0c95a6

 

 

 

Thomas Rainsbrough ise Cromwell’in safında yer alır, sağ kolu diyebiliriz.
Karakteri, sinemada X-Men (2011)‘ve Shame‘deki oyunculuklarından tanıyabileceğimiz Michael Fassbender canlandırıyor.

lilbourne1

 

 

 

John Lilburne adalet ve özgürlük adına radikal söylemlerde bulunan bir karakterdir. Söylemlerinden geri adım atmamasıyla, bir çok kez kırbaçlanır ve hapse yollanır.
Karakteri, en son Mr. Selfridge‘de izlediğimiz Tom Goodman-Hill canlandırıyor.

MadLoveJuanaReal_zps253ace74

 

 

 

 

Kral 1. Charles’ı ise harika oyunculuğuyla ve Doctor Who’daki rolüyle geniş kitlelerce tanınmış (ya da tanınacak) olan Peter Capaldi canlandırıyor.

 

 

 

Mükemmel kostümler, iyi yazılmış bir senaryo ve hareketli bir müzik eşliğinde modern dünya tarihinin ilk ve en büyük toplumsal hareketi olan İngiliz Devrimi’ne tanık olmanız için dizi, sizleri bekliyor. Üstelik tüm bu gerçeklik içerisinde, senaryonun içine oya gibi işlenmiş diye tabir edebileceğimiz hikayesiyle oldukça cezbedici bir dizi The Devil’s Whore. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.

tumblr_maxcb51cZ41qaevcvo1_1280

FRAGMANI

3 – FIVE DAUGHTERS

five-daughters-poster

Five Daughters, 2006 yılında İngiltere’nin Ipswich şehrinde işlenen seri cinayetleri konu alan bir mini dizidir. 5 hayat kadının 8 gün içinde öldürülmesi ile şehir bir anda hem ülke hem de dünya medyasının gündemine oturur. Şehirde yaşayan halk paniğe kapılmıştır. Herhangi bir şüphelinin belirlenememesi, polis teşkilatının üzerindeki baskıyı artırır.

Five Daughters Logo

YAYIN BİLGİLERİ

Dizi 25-27 Nisan 2010 tarihlerinde BBC ONE‘da 3 bölüm olarak yayınlandı.

Dizinin senaristi olan Stephen Butchard, mini dizi House of Saddam ve Good Cop‘ın da senaryosunu yazmıştır.

Yönetmen Philippa Lowthorpe de daha önce Call the Midwife‘ın da 5 bölümünü yönetmiştir.

446daughters

KONU

İngiltere’nin kuzeyinde yer alan 140.000 nüfuslu Ipswich şehri, 2006 yılında yaşanan seri cinayetler öncesinde bu denli büyük bir suçla karşılaşmamıştır. Böyle büyük bir suçla nasıl mücadele edeleceği konusunda deneyimsizdir. Kısa aralıklarla işlenen cinayetler karşısında elleri kolları bağlanmış ve ne yapacaklarını bilemez bir panik havası hakimdir.

Cinayete kurban giden hayat kadınları, uyuşturucu alışkanlıklarını finanse etmek amacıyla bu işe bulaşmışlar. Şehrin kanayan yarası haline gelen hayat kadınları, loş ve karanlık sokak lambalarının altında dondurucu soğuk ve kendilerini bir bir avlayan bir seri katile rağmen, uyuşturucu parası elde etmek için çalışmak zorundadırlar. Dizi, hayatın ne denli zor ve çetin bir mücadele gerektirdiğinin altını çizmektedir.

five-daughters1-700x466

KARAKTERLER

_47688358_jaime
Anneli şartlı tahliye ile hapisten yeni çıkmıştır. Uyuşturucu ve hayat kadını olarak geçirdiği senelerden sonra kendini temize çıkarmıştır. Hayata daha bir umutla bakan, annesi ve kardeşiyle birlikte mutlu bir görüntü sergilemektedir.
Karakteri canlandıran Jaime Winston‘ı daha önce Dead Set ve Mad Dogs‘dan hatırlayabiliriz.

 

FIVE-DAUGHTERS-006

Gemma uzun zamandır beraber olduğu sevgilisi John ile birlikte yaşamaktadır. Gemma sokaklarda çalışarak hem geçimini, hem de John ile birlikte kullandıkları uyuşturucunun parasını temin eder. Anneli ile çocukluk arkadaşıdır.
Karakteri canlandıran Aisting Loftus‘u, en iyi Mr.Selfridge‘den hatırlayabiliriz.

 

five-daughters-5
Paula’nın çevresindeki diğer hayat kadınlarına nazaran yaşı ilerlemiştir. Daha önce bir evlilik yapmış ve bu evlilikten üç çocuğu olmuştur. Eski alışkanlıklarından kurtulamayıp tekrar uyuşturucunun pençesine düşmüştür.
Paula’yı canlandıran Natalie Press’i, daha önce mini dizi Bleak House‘da izlemiştik.

 

arton11890-b349a

Rochelle, Paula ile birlikte yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen çok iyi iki arkadaştırlar. Paula ile birlikte aynı evi paylaşırlar. Aynı Paula gibi hayat kadını ve uyuşturucu müptelasıdır.
Karakteri, daha önce Misfits ve Secret State dizilerinden hatırlayabileceğimiz Ruth Negga canlandırıyor.

369616.1
Annette uyuşturucu alışkanlığı yüzünden sağa sola borçlanıp, iflas bayrağını çekmiştir. Kalabalık bir aileden gelen Annette, ailedeki tek sorunlu kişiliktir. Annesi onu bu hayattan çekip kurtarmak için yoğun çaba sarfetmektedir.
Karakteri canlandıran Eva Birthistle‘yi, Waking The Dead ve Strike Back‘ten hatırlayabiliriz.

Kierston-Wareing-Five-Daughters

 

 

Nina hayat kadınları içerisinde racon kesen bir karakterdir. Diğerleri ondan ziyadesiyle çekinir.
Karakteri canlandıran Kierston Wareing‘i Luther ve  Inside Man‘den hatırlayabiliriz.

 

five-daughters-8
Brian uyuşturucu sorunlu insanları rehabilite eden sağlık merkezinin müdürüdür. Hayat kadınlarının sorunlarına eğilerek onlara yardımcı olmaya çalışır.
Brian’ı, The Borgias ve 2013 yılı içerisinde yayınlanan mini dizi Soutcliffe‘in oyuncusu Sean Harris canlandırıyor.

_47691372_daughters_gull

 

Polis teşkilatının başındaki isim olan dedektif Stewart, daha önce bu denli büyük bir olayla karşılaşmamıştır. Üst üste gelen cinayetler, onun üzerinde büyük baskı oluşturur.
Karakteri canlandıran Ian Hart‘ı My Mat Fat Diary, Bates Motel ve en son Rogue‘da izlemiştik.

 

Not: Dizide ufak rollerde yer alan başka tanıdık simalar da var. The Borgias ve yakın zamanda yayınlanacak olan Bonnie and Clyde‘ın yıldızı Holliday Grainger ve çoğumuzun Misfist‘ten tanıdığı Lauren Socha da dizinin kadrosunda yer alıyor.

p01l5fgv

Daha önce dediğimiz gibi, dizinin hikayesi yaşanmış gerçek bir olaydan alınmış. Doğal olarak, karakterler de gerçek kişiliklerdir. Bu nedenle senaryo yazılırken, ailelerin tepkisini çekmemek için hassasiyet gösterilmiş. Ne demek istediğimi diziyi izledikten sonra daha iyi anlayacaksınız. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.

FRAGMANI

 

Mini dizi dosyamızın üçüncüsünde görüşmek üzere…

 

Reklamcılığın Sihirli Dünyası: Mad Men |İnceleme

$
0
0

mm5-key-art-700

Tür……………………… : Drama
Yaratıcı………………. : Matthew Weiner
Oyuncular…………. : Jon Hamm, Elisabeth Moss, Vincent Kartheiser, January Jones, Christina Hendricks, Bryan Batt, Michael Gladis, Aaron Staton, Rich Sommer, John Slattery, Mark Moses
Ülke…………………… : Amerika Birleşik Devletleri
Bölüm sayısı……… : 65
Asıl ismi……………… : MADISON AVENUE MEN
Yapımcı………………. : Lionsgate Televizyonu
Gösterim süresi…. : Yaklaşık 47 dakika
Kanal………………….. : AMC
İlk Yayın Tarihi…… : 19 Temmuz 2007


Dizinin adı neden MAD MEN ?

Birinci sezon ilk bölümün giriş cümlesi, dizi adının varoluş felsefesini açıklıyor :

1950’lerin sonunda Madison Bulvarı’nın reklamcılık yöneticilerini tarif etmek için bir kavram üretildi. Bunu onlar üretti. MAD MEN…”

1950’li ve 60’lı yıllar, ABD’de reklamcılığın en ihtişamlı dönemleridir. Sektör tazedir. Bulduğunuz her fikir henüz bakirdir ve tüm erkekler takım elbiselidir. Sigara içmek için merdiven boşluğuna gitmeniz gerekmemektedir. Bütün reklam ajansları, reklam piyasasının kalbi olan ‘Madison Avenue’de toplandığı için burada çalışan ve takım elbise giyen bu insanlara “Madison Avenue Men (Madison Bulvarı Erkekleri)” ya da kısaca “MAD MEN” denilmektedir.

KONUSU :

Mad Men, 1960’lar Amerikası’nda, New York’taki kurgusal Sterling Cooper adlı reklam şirketinde yaşananları, zeka pırıltılarıyla taçlandırılmış senaryosuyla basit ama etkileyici öykülerle, belgesel tadında anlatıyor. Üst düzey reklam şirketi yöneticisi Don Draper (Jon Hamm) odaklı, katmanlı insan analizleri ve oyuncuların çizgi ötesi müthiş performanslarıyla izleyicilerin büyük bir beğeni ve sempatisini topluyor.

60’LARIN AMERİKASINA NOSTALJİK BİR BAKIŞ:

Dizi her ne kadar 1950-60’lar arasında geçen bir öyküye sahip olsa da aslında şimdiki zamanı anlatıyor. Dizinin giriş jeneriği 99 FRANCS filminin giriş sahnesiyle büyük ölçüde benzerlikler içermekte.

İki yapım da reklamcılık teması üzerine kurulmuştur ve ikisinin de çıkış yılı 2007’dir. Hangisi hangisinden alıntılar, öykünmeler, araklamalar yaptığını tam olarak belirlemek yine de zordur.

Kadın ve erkeklerin AŞK ALEMİ’nde, bir ASIL, bir YEDEK olarak çalışmayı kendilerine mesleki hobi olarak gördükleri ve bu İHANET GENLERİ’ni sonraki kuşaklara miras bıraktığı yıllardır o yıllar…

Otel odalarındaki kaçamaklardan sonra kadınların asla bozulmayan saç şekillerine, sabahın köründe fönlü ve makyajlı hallerine hayret etmeden geçemeyeceğiniz, izledikçe alışıp sizlere olağan gelecek pek çok sıra dışı olaya tanık olacaksınız.

Dizinin bir bölümünde Draper Ailesi çayırlık bir alanda piknik yaptıktan sonra çöplerini toplamadan etrafta öylece bırakıp gidiyorlar. Don Draper elindeki bira kutusunu ağaçlara doğru utanmadan, sıkılmadan sallıyor… 60’lı yıllarda Amerika’da insanlarda ‘Çevre temizliği’ kültürü henüz oluşmamış . 1965’lere gelindiğinde John F. Kennedy’den sonraki Amerika Başkanı Lyndon B. Johnson’ın eşi Lady Bird Johnson etrafın ve yolların temiz tutulmasına dair bir temizlik kampanyası başlatmış ve kampanya hızla yayılmıştır. Hatta bununla ilgili “Crying Indian (Ağlayan Kızılderili)” adında, kamuoyunda büyük beğeni kazanan reklam filmi bile yapmışlardır.

Dizi, bizlere 60’lı yıllarda Amerika’daki iş ortamı hakkında da çarpıcı örnekler veriyor. Elinde viskisiyle insanlar rahatça işe gelebiliyorlar. Sigara ve içki yasağı henüz icat edilmemiş. İnsanlar toplantıya girerken ayık, çıkarkan sarhoş olarak çıkabiliyorlar. Bira içmek isteyenler, kutuyu bir delici ile iki tarafı birden delerek açmak zorunda. Çünkü bira kutusu üzerine ‘Açacak’ koyma fikrini Amerikalılar 60’larda henüz keşfedememişlerdir. Şimdi bu lafı itelemeden edemeyeceğim: Sen kalk 1969 yılında Ay’a insan gönderecek teknolojiye sahip ol, ama bira kutusuna -içmek için iki tarafını deldirerek- yağ tenekesi muamelesi yaptır, öyle mi?

Sigaranın zararları konusu henüz tartışma aşamasındadır. Tiryakiler iki arada bir derede kalmışlardır.
Birinci sezonda ilk iki bölüm itibariyle iki küçük çocuk dışındaki herkes sigara içmektedir. Hamile kadınlar, psikologla görüşen kadınlar, toplantı yapan adamlar, yemek yiyen, içki içen, çalışan, sevişen, tuvalete giden herkesin elinde sigara eksik değildir. Bekar bayanların doğum kontrol hapı kullanması toplumun asla kabul etmeyeceği ve ‘Kötü Kız’ damgasını anında basacağı bir durumdur.

Erkeklerde deodorant kullanımı henüz başlamamıştır. Onlara göre ter kokuları, kadınların aklını başından almaktadır. Kadınlar arasında revaçta olan meslek, sekreterliktir. Psikoloğa gidenlere deli muamelesi yapılmamakta, psikoloğa gidiş bir moda olarak taklit edilmektedir. Hasta-doktor mahremiyeti de yoktur. Psikolog, kocasına, kendisine içini döken karısının her sırrını şakkadanak rahatlıkla açabilmektedir.

shot0417Dizinin pilot bölümde izlemenizi ısrarla önereceğim sahnelerden ilki, striptiz kulübünde geçen sahnedir. Günümüzde bayanların nedir o öyle SIFIR BEDEN merakı? İnsan kılçığına deri kaplanmış halde gezmeler? Sarışın striptizcimiz hem balık etli, hem de ayva göbeklidir. Bu dans sahnesini izlerken ’Pantolonu gösteren ütüdür ütü.’ benzetmesine gönderme yapıp, ’Bir gram et, bin ayıp örter‘ sözüne şapka çıkartan o ince mesajı, erkek izleyiciler anında kapacak ve gereken takdiri hürmetle sunacaklardır eminim. Çoğumuz elimizde pergelle bile kusursuz çember çizmekte zorlanırken, göğüslerini muhteşem ritmik hareketlerle çevire çevire mükemmel çemberler çizen striptizci ablayı gerçekten çok başarılı buldum. Helal olsun diyorum.

Önereceğim ikinci sahne, sigara reklamı sahnesidir. 1960’ların Amerikası’nda sigaranın sağlığa zararları bilimsel çalışmalar ışığında ispatlanmaya başlanmıştır. Bu durum, sigara üreticileri üzerindeki baskıyı artırmıştır. Sigara üreticileri paketin üzerine SAĞLIĞA ZARARLIDIR ibaresini yazmamak için direnmektedirler. Bu direnişleri, reklam ajanslarına ekmek kapısı olmuştur. Bu konu mükemmel bir senarist işçiliği ve zekasıyla şöyle işlenmektedir:

Reklamcılar ve sigara üreticileri toplantı halindedir. Herkesin elinde sigara, dumanaltı olmuşlar öksürüp durmaktadırlar. Ancak trajikomik olan durum ise şudur: Sigaranın zararlı olmadığını gösteren reklam yapmaya çalışmaktadırlar. Sigara üreticisi, ürününün zararlı olmadığına o kadar inanmaktadır ki dedesinin de sigara içtiğini ama 90’ınına kadar yaşadığını söylemektedir. Öfkeyle toplantıyı terk edecekken baş kahramanımız Don Draper devreye girip, sigarayı nasıl ürettiklerini sorar Lucky Strike’cılara (Lucky Strike: dönemin popüler sigara markalarından biri). Onlar da başlar anlatmaya: ”Malı, Arap Faik’ten alıyoruz. Karabük’te ikinci yükleme yapılıyor, Adana’ya kadar da ben sürüyorum…” Pardon o başka üçkağıtçının repliğiydi sanırım.

Lucky Strike’cılar şöyle der: “Önce kurutuyoruz, sonra kavuruyoruz falan filan ..”
İşte tam o sırada tahtaya Don Draper o sihirli sözcüğü yazar: “It’s toasted” (KAVRULMUŞ)
Lucky Strike’cılar şaşkınlıkla sorar: ” Fakat bütün sigaralar kavrulur? ” Don Draper itiraz eder:
Hayır, diğerleri zararlıdır. Lucky Strike kavrulmuş…” Böylece işi kapıveriler.
jjjDizide o yılların Amerikası’nda kadının toplumdaki yeri konusunu gözler önüne seren önemli ipuçları bulunmaktadır. O yıllarda bile durum aynıdır: KADININ ADI YOK… Mad Men, kadın-erkek ilişkileri açısından 60’ların Amerikası’yla günümüz Türkiye’si arasındaki korkunç benzerlikleri idraklerimize servis ediyor. Erkek milleti, karşısında akıllı, mantıklı, zeki bir kadını görmeye alışık değil. Hele bir kadın tarafından eleştirilmeye hiç hazır değil. Don Draper, 1. sezonun ilk bölümde karşısında güçlü bir kadın görünce gerçekten afallıyor.

SENARYO:

The Sopranos‘un yazar ve yapımcılarından Matthew Weiner‘ın imzasını taşır. Matthew Weiner’ın dediğine göre 1960’ların başı bilinçli olarak seçilmiştir. Dizinin tanıtım belgeselinde o yıllar şöyle açıklanmıştır: “Beat Kuşağı‘ndan sonra, Hippi Kuşağı‘ndan önce, yani tam bir geçiş dönemi.
Dönemin genel kabul görmüş yaşam felsefesini, “Sigara iç, içki iç, yatabildiğin kadar kadınla yat ve ne olursa olsun iyi görün!” olarak açıklamak mümkünmüş. Biz bu felsefeyi ülkemizde ‘Hızlı yaşa, genç öl; cesedin yakışıklı olsun’ efsanevi formülüyle özetliyoruz.

Dizinin sadece ilk bölümünde 70’ten fazla sigara içilmiş, tabii tüketilen viskiler de cabası… Sigara, içki, seks, ayrımcılık, Yahudi düşmanlığı gibi döneme özgü detaylar çekinmeden ekranlara yansıtılmış. Bir kısa bilgiyi de ekipten birinin sözleriyle aktarayım:

“Diziyi izleyince o zamanlar ne kadar ırkçı, ne kadar ayrımcı, ne kadar Yahudi düşmanıymışız diye düşünüyorsunuz. Evet öyleydik. Aslında hala öyleyiz, sadece daha kibarız..!”

Ana karakterin olaylar karşısında verdiği anlık fakat akılcı tepkileri, içinde bulunduğu ve yaşam direncini zorlayan çeşitli olumsuzluklara rağmen sorunları kestirmeden çözen pratik zekası, izleyici üzerinde derin takdir ve beğeni izleri bırakabiliyor. Genelde aynı anda birden fazla olayı sıkmadan ve bunaltmadan işliyor; hepsini harmanlayıp yavaş yavaş sonuca ulaştırırken merak ögesinin çıtasını sürekli yukarılarda tutabiliyor.

KARAKTERLER:

DON DRAPER:

jon-hamm-photograph

 

(Jonathan Daniel Hamm. 10 Mart 1971, Missouri doğumlu, ABD’li aktör. 1960’larda geçen Mad Men dizisindeki Donald Draper rolü ile 2008 yılında drama dalında TV dizilerinde En İyi Başrol Erkek Oyuncu dalında Altın Küre Ödülü’nü kazanmıştır.)

 

draperDizimizin baş kahramanı. Çok zeki bir adam. Kötü bir çocukluk dönemi geçirmiş. En büyük zaafı kadınlar. Havada uçan, karada kaçan elinden kurtulmuyor. Güzelim karısını birçok kadınla aldatıyor. Ancak, çocuklarını da çok seviyor. Zamanın en başarılı reklamcılarından. Atak bir insan. Fakat aynı zamanda sırlarla dolu biri.

Don Draper’ı sigara içişi ve karizmatik tavır ve bakışları ile birçok kişi gibi ben de Humphrey Bogart‘a benzetiyorum. Benim temennim ve beklentime göre Don Draper sonunda ya belsoğukluğuna yakalanıp kafayı sıyıracak ya da iş üstündeyken kalp krizinden ölecek. ’Su testisi su yolunda kırılır’ diye boşuna dememişler.

betty

 

BETTY DRAPER:

january_jones

 

(January Kristen Jones. 5 Ocak 1978 doğumlu, Amerikalı aktris. Amerikan Pastası: Düğün filminde canlandırdığı ‘Cadence Flaherty’ karakteri ile bilinir.)
betttyBetty’yi canlandıran January Jones şunları söylüyor: “Karakterimin avukatlığına hiçbir zaman soyunmadım. Betty, duygularıyla ve engellerle baş etmekte zorluk yaşıyor. Biraz çocuksu, aksiliklerini dengelemekte sıkıntısı var. Ama müthiş bir moda anlayışı olduğu kesin. Ben de dizi boyunca Betty’den moda adına çok şey öğrendim; her sezonda ve birlikte olduğu her adamla moda anlayışı da farklılaştı. Her yılın etek boyları ve iç çamaşırı stili hakkında fazlaca bilgi sahibi oldum.

İlk birkaç yıl kabarık etekler giyiyordu, tıpkı Grace Kelly gibi. Son sezona doğru bir politikacı eşi olarak takımlar giymeye başladı, tıpkı Jackie Kennedy gibi. Betty, Don’un yakışıklı, başarılı ve iyi kariyeri olan mükemmel bir adam olduğunu düşünüyordu. Beni Betty’ye benzetip, ‘Mükemmel Buz Kraliçesi’ diyorlar. Betty gibi konuşmuyorum, onun gibi sigara içmiyorum, onun gibi yürümüyorum, onun gibi giyinmiyorum, bunlar kendi hayatıma kolayca dönmeme neden oluyor.”

Don Draper’in nevrotik karısıdır ve ilik gibidir. Dizide en çok saygı duyduğum karakterdi Betty.
Kafası cinliğe fazla çalışmayan iyi insandı kendisi. Modellik yaparken tanıştığı Don’la evlenip, kariyerini bırakmıştı. Zengin ve yakışıklı kocayı bulunca rahata ermiş ve kendini tamamen ailesine adamış Türk kadını tiplemesiydi. İlk sezonlarında tüm gün evde oturup temizlik yapan, saçını ailesi için süpürge eden biriydi. Kocası onu sürekli boynuzlarken gittiği psikiatr göğüslerine baktı diye kızardı. “Satıcıyı eve aldım… Niye aldım? Nasıl alırım?” diye dünyayı kendisine zindan ederdi. Öyle de namuslu, hanım hanımcık, eteğine sağlam bir yengemizdi. Di’li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın; hayır, ölmedi ve yaşıyor. Fakat benim için, dizinin ilerleyen sezonlarında hakkın rahmetine kavuştu.
İçimdeki Betty Saygısı’nı kocasını aldattığı an bitirdim. Gerçi Don onunla ilgilenmiyor, sürekli aldatıyordu; ama hiç olmazsa o, kendisini bozmayaydı iyiydi.
(5. sezonunun ilk iki bölümünde ‘Betty Draper’i göremeyişimizin nedeni January Jones’un hamile olmasıdır.)

 

JOAN HOLLOWAY:

christina-hendricks(Christina Rene Hendricks, 3 Mayıs 1975, Knoxville, Tennessee doğumlu ABD’li aktris. 11 Ekim 2009 tarihinde Geoffrey Arend ile evlendi. Esquire erkek dergisi tarafından 2010 yılında “Dünyanın En Seksi Kadını” seçilmiştir. Firefly sevenler kendisini Saffron olarak, Kevin Hill izlemis olanlar Nicolette Raye olarak hatırlayacaklardır.

38 yaşındaki aktrisin şöhreti yakalaması çok da kolay olmamış: “Belki milyonlarca seçmeye katıldım ve milyonlarca ret cevabı aldım. Mad Men’de rol almadan önce, doktor, polis gibi karakterleri canlandıramayacağım düşünülürdü. Joan karakteri bana çok ayrı bir kapı açtı. Joan karakterinden çok şey öğrendim. Onun hayranı olduğum, inanılmaz moda anlayışını bir kenara bırakıyorum. Kötü olaylardan karakterli bir şekilde uzak duruşuna, gururlu tarzına ve dürüstlüğüne bayılıyorum.” diyor.

joan
Joan’nun mesleği ‘Ajans Hizmetleri Direktörü’ (sezon 4), Ofis yöneticisi (sezon 1-2, 4), Ev Hanımı (sezon 3) ve yine Bonwit Teller’de Satış Temsilcisi’dir (sezon 3). 32 yaşındadır, Greg Harris ile evli olup Kevin Harris adında bir oğlu vardır. Çocuğunu, eski sevgilisi Roger Sterling’den peydahlamıştır.

holloway

1,72 boyunda olup göğüsleri hariç 69 kilodur. Onları da hesaba katarsak, en az 80 kilo olduğu gelen haberler arasında.

Bu diziyi sanırım sırf onun için izliyor olabilirim. Olağanüstü güzel yüzü, dolgun göğüsleri, aşure kazanı gibi poposu, al yanakları, kiraz dudakları, kızıl saçları, mavi gözleri ve etine dolgun vücudu ile dizinin en bomba yan karakteridir aynı zamanda. Çok zekidir, iş bitiricidir. İstedi mi yapamayacağı şey yoktur. Erkekler için Tanrıça Kibele konumundadır, o derece yani. Evlendi, artık uslandı, çocuklarının anası olacak, hidayete erecek diye beklerken 4. sezonda izleyiciler olarak bizleri resmen ters köşeye yatırmıştır. Bu taş hatun, eğer kocası orduya yazılırsa bence kesin boşanır ve teselliyi Don Draper’in kollarında arar.

 

PEGGY OLSON :

elisabeth-mossElisabeth Singleton Moss. 24 Temmuz 1982 doğumlu, Amerikalı aktris. Kendisini Grey’s Anatomy‘nin 3. sezonunda bir bölümde görmüştük; hatırlamasak da kayıp sayılamazdı. Sonra unuttuk gitti.

Elisabeth Moss, Peggy’i şöyle anlatıyor: Diziye başladığımda 23 yaşımdaydım. Şimdi 30. Bu sırada çok değiştim. Peggy gibi ben de büyüdüm. Peggy’yi oynamaya başladığım sırada, 60’lardaki bir genç kadını canlandırmak değildi hayalim; her zaman diliminde yaşayan bir genç kızı yaşatmak istedim.

Televizyonlar kendi kadın kahramanlarını yarattı; bu çok hoşuma gidiyor. Her geçen gün televizyon dünyasından yetenekli, güzel havalı kadınlar görüyoruz. Bu sanki bir erkek dizisi gibi görünse de içten içe bir kadın dizisi. Kadın karakterlerin çok iyi işlendiği ve rollerinin çok iyi yazıldığı bir dizi. Peggy ilk zamanlar, Brooklyn’den gelen, Katolik, kıyafetlerini kendi dikip giyen, moda anlayışı kısıtlı bir kızdı. Zaman içinde neyse ki karakterim giyinmeyi öğrendi. Şimdi Peggy’nin giyim tarzına bayılıyorum.”

Elisabeth Moss’ ‘Peggy’nin giyim tarzına bayılıyorum’ cümlesiyle Peggy kadar zevksiz olduğunu ilan etmiştir. Bu saatten sonra benim için Peggy Olson=Elisabeth Moss. Al birini vur ötekine. Canlandırdığı karakter gibi bunalım girdaplarında kaybolan Elisabeth Moss, kendisini Hollywood’un ünlü tarikatı Scientology‘nin kurtardığını iddia ediyormuş. Böylece anlıyoruz ki kendisi Scientology tarikatına girmiş bulunmaktadır.

peggy1Peggy işe yeni başladığında Don’ın sekreteriydi. Don’un elini tutarak sırnaşmıştı. Don istese o an oracıkta birlikte Nirvana’ya ulaşacaklardı. Kanımca, Don’un tipi değildi, onu beğense fırsatı kaçırmazdı.
Bu Kezban Peggy Olson bence ‘SALAKLIĞIN KİTABI’ nı yeniden yazmış bir embesildir. O kadar beyinsizdir ki kendisinin hamile olduğunu 9 ay boyunca anlamamıştır. Yahu bir kadın hamile olduğunu nasıl anlamaz? Bir kadın aldığı kilolarla gün geçtikçe dombilikleşiyor, üstelik reglisi de kesilmiş ve hala aklına hamile kalmış olabileceği düşüncesi gelmiyor? Bu nasıl enayiliktir çözemedim. Doğurduğu çocuğa da prematüre demeye bin şahit ister. Kereta koç gibi maşallah… Peggy Olson, ’Allah insana çirkin şansı versin!’ dilek ve temennisinin vücut bulmuş halidir. Sezonlar geçtikçe, bölümler ilerledikçe bu çirkin kızın bahtının hızla açılışına şaşırarak tanık olacağız.

 

PETE CAMPBEL:

vincent_kartheiser

 

(Vincent Paul Kartheiser, 5 Mayıs 1979, Minneapolis, Minnesota doğumlu Amerikalı aktör. Sanat yaşamına 1993 yılında başlamış olup, 2002 yapımı 28 bölümlük dizi Angel’daki Connor, 2011 yapımı In Time filmindeki Philippe Weis en bilindik rolleridir.) 

 

peterBu karaktersiz karakterin mallıklarını denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yaza yaza bitiremezler. Yüzünde sahte maskeyle gezen, insanların çaktırmadan kuyusunu kazan, hırsı aklının çok ötesine geçmiş, işte yükselmek adına yanlış da olsa yapılması gereken neyse hiç utanmadan, sıkılmadan yapabilen karaktersizlik abidesi biridir. Onun gibi insan müsveddeleri hemen her iş yerinde mutlaka vardır; olmaz olsunlar!

Babasının hatırına işe alınmıştır. Köklü bir aileden gelmektedir. Genç, hırslı bir müşteri temsilcisidir. Dizinin ilk bölümünde kısa sürede çirkin Peggy’yi elde eden bu sevimsiz, itici sinir bozucu karakter ilerleyen sezonlarda burnu sürtüle sürtüle sivriliklerinden kurtulup sempatikleşmeye bile başlamıştır. Peggy Olson’dan bir çocuğu olmuştur. 1. sezonun 4. bölümünde Donald Draper’ı tehdit etmiş ancak ağzının payını almıştır. Bükemediğin bileği öpeceksin kuralına uyarak bu olaydan sonra Donald Draper’a karşı daha saygılı davranıp, onu kendisine örnek almaya başlamıştır. Karısı ‘Çocuğumuz yok!’ diye diye Pete’yi canından bezdirmektedir ve sürekli kavga etmektedirler. Konu iş olduğunda ortaya bazen ender de olsa iyi fikirler atabilmektedir.

MÜZİKLER:

Açılış müziği Rjd2‘nin Magnificent City albümünden ‘A Beautiful Mine’dır.

İlk sezonun altıncı bölümünün en sonunda çalan parça, Don Mclean‘in bölüme isim babalığı da yapmış çalışması olan ‘Babylon‘dur. Şarkıyı ilk olarak ‘ The Melodians 1970’te bestelemiştir. Daha da eski yıllara gidecek olursak Tevrat’taki ’Babylon Ağıtı’dır. Parçayı dinlemek için şuraya uğrayabilirsiniz.

Mad Men dizisinde yer alan şarkıların ayrıntılı listesini şurada bulabilirsiniz.

 

MAD MEN’den İNCİLER :

  • ‘En kötü korkularımızın kaynağı, olmasını beklediğimiz şeylerdir.’
  • ‘Dünya biz olmadan da dönüyor; üstümüze alınmamıza gerek yok.’
  • ‘İnsanlar bize kim olduklarını söyler, ama biz görmezden geliriz. Çünkü onların kim olmalarını istiyorsak o olmalarını isteriz.’
  • ‘Darmadağın oluyoruz. Çünkü önce önümüze çıkan her şeyi istiyoruz, sonra da eskiden sahip olduklarımızı arıyoruz.’
  • ‘İstediğin bir şeyi elde edememekten daha kötü olan tek şey, onu bir başkasının elde etmesidir.’
  • ‘Bir şey yemeden aylarca yaşayan yılanlar var. Sonunda bir şey yakalıyorlar. Ama o kadar aç oluyorlar ki yerken boğuluyorlar.’

Tırıvırı Bilgiler

    • Sigarasız Mad Men!
    • Obama, Mad Men’in yapımcısına mektup yazmış: ‘3. sezonu izledim, çok iyiydi’ diye. Başkan Obama’nın kendisine resmi ziyarete gelen devlet başkanlarına bile 15-20 dakikalık kısıtlı zaman ayırabildiği, başını kaşıyacak zamanının olmadığı söyleniyordu. Bir bölümü 47 dakika olan bir dizinin 3. sezonunun tamamını izleyecek zamanı nasıl buldu acaba? Yoksa Beyaz Saray’da dizi ve film izleme günleri mi var? Bunların 15 günde bir ‘Altın Günleri de oluyordur Allah bilir.

letter

Dünyada ve Türkiye’de Mad Men

Bu dizi ödülleri bir bir toplarken neden Türkiye’de izleyeni çok yok? Bunu araştırmak aslında sosyologların görevi olmalı. Ülkemizdeki dizilerin bir sezonu en az  beş altı ay sürerken, televizyon tarihinin bence en iyi  dizilerinden olan Mad Men’in  bir sezonu sadece ve sadece 12 bölüm sürüyor. Ülkemizde uzun yıllardan beri devam eden “Bol acılı, çok ağlamaklı drama dizisi” anlayışı kendilerine belletilmiş ülkemin tv izleyicilerine Mad Men boy aynası gibi gelir. Bir tek bölümünü izletip, eleştirileri dinleyin ve anlayın bu alemde sahip olduğumuz izleyici profilinin ne olduğunu.

Elin Amerikalısı’nın döndüğü ve bize tur bindirdiği bu yolda, biz hala ağır aksak yürüme gayretindeyiz. ‘Mad Men mi? Zoraki izledim bir bölümünü, hiç ısınamadım. Çok soğuk… Yavaş… Ağır… Aksiyon yok…‘ diyenlere sormak gerek:
Diziye şimdiye kadar dört Altın Küre ve on beş Emmy Ödülü’nün de aralarında olduğu çok sayıda ödülü boşuna mı verdiler?

Mad Men, Türkiye dahil olmak üzere toplam 18 ülkede izleniyor. İlk sezonu 19 Temmuz 2007 de başlamış, 6. sezonu ise 23 Haziran 2013’te final yapmıştır. 7. sezonuyla ekranlara veda edeceği açıklanan dizinin yapımcısı Matthew Weiner, daha önce The Sopranos dizisinde yaptıkları gibi son sezonun iki parça halinde yayınlanacağını açıklamıştır.

Reklamcılığın Altın Yılları || Mad Men || Tanıtım

$
0
0

OB-WQ679_madmen_KV_20130311185839Burası Sterling Cooper reklam ajansı. Buraya gelen müşteriler Mad Men erkeklerinin ürettikleri sloganları satın almak için geliyorlar. Şunu da biliyorlar ki kampanyaları hakkında ne karar verilirse verilsin, bunun kendi kararları olmadıklarının farkındalar. Çünkü bu adamlar ürettikleri sloganı, nasıl ve ne şekilde pazarlayacaklarını çok iyi biliyorlar.

Mad Men‘in yaşattığı gerçeklik ile hikayenin geçtiği 1960’lı yıllara yolculuk yapmaya ne dersiniz?

İçindekiler

mad-men

KONU

Mad Mene konu olan 1960’lı yıllar Amerika’da neden reklamcılığın altın çağıydı? Dilerseniz ilk başta bu soruyu cevaplayalım.

Ülke 2. Dünya Savaşı’ndan daha yeni çıkmıştır. Ülke tarihinde daha önce olmadığı kadar eşi benzeri görülmemiş bir bolluk yaşanmaktadır. Endüstriyel üretime sahip olan ülke, savaşı kazandıktan sonra kitlesel üretime geçmiştir. Aklınızın alabileceğinin ötesinde birçok marka piyasada kıyasıya rekabet içerisine girer. İnsanların satın alma gücünün arttığı, eğitim seviyesi yüksek, sofistike, ne istediğini bilen ve buna para harcayabilecek bir refah toplumu oluşmuştur. Zengin sayısında ciddi bir artışın olduğu ülkede, servetlerine servet katmak isteyenler mallarını satabilmek için bu rekabet dolu piyasada reklamcıların kapısını aşındırırlar. İşte bu yüzden 60’lı yıllara reklamcılığın altın çağı deniyor.

madmenpic1

Mad Men’de ayrıntılar dizinin her şeyidir. Reklamcıların anlatıldığı bir dünya olarak konu anlatımına girersek, diziye büyük bir haksızlık etmiş oluruz. Zaten sadece öyle bir şey olsaydı, dizi çok sıkıcı olurdu. Tekdüzeleştirilmiş bir senaryo yok; her bir sahne ve her bir replik kendi bakış açınıza göre farklı anlamlar yükleyebileceğiniz bir bulmaca gibidir. Ayrıntılar dedik, jenerikle devam edelim.


Mad Men Jeneriğinden Ne Anlam Çıkarıyoruz?

Don Draper ofisinde yürürken birden duvardaki tablolar, masa, sandalyeler ve tavanla birlikte gökdelenden aşağı sonsuz bir düşüş yaşar. Son sahnede ise koltuğunda sigarasını büyük bir keyifle tüttürürken görüntüsü ekrana yansır. Bu son görüntüyü yaşadığı düşüşe rağmen kendine olan güvenini tazelemesi olarak yorumlayabiliriz.

Jeneriğin The Simpsons’ta Yapılan Parodisi

MM-wallpaper-05-mad-men-2255256-1024-768

Mad Men reklamcılığın altın çağını anlatmasının yanı sıra, 1960’lı yılların alkol ve sigara tüketiminin yaygınlığından tutun da sistemin cinsiyetçi, ırkçı ve homofobik tutumuna kadar birçok ayrıntı işliyor. Aile ve iş hayatının ahlaki olarak dumanlı atmosferinde, çoğu zaman alenen, bazen de açık açık ahlak kurallarının dışına çıkan, sempatikleştirilen karakterlerle dolu bir dünya izliyoruz. Diziyle birlikte yıllar geçtikçe, hem ülkenin sosyo-ekonomik değişimi, hem de karakterlerin olgunlaşan değişimine tanık oluyoruz. Yani hiç bir şey yerinde saymıyor. Olağanca bir hızla her şey değişiyor. Bu da dizinin izlenebilirliğini artırıyor.

Dizi 60’lı yıllar boyunca önemli olan birçok tarihi olayı da es geçmiyor. American Airlines uçağının düşmesi, Kennedy-Nixon başkanlık yarışı, Kennedy suikasti, Vietnam Savaşı, Amerikan tarihin en büyük spor olaylarından olan Muhammed Ali – Sonny Liston boks karşılaşması vereceğimiz örneklerden bazıları.

Mad-Men-2

Mad Men’de Irkçılık

Madison Avenue bulvarında mutlak bir beyaz üstünlüğü var. Dizide uzun bir müddet siyahi oyuncu görmüyoruz. Hiç konuşmayan temizlik görevlileri ve ağzından taş çatlasa iki cümle çıkmış olan asansör görevlisi gözümüze takılanlar. Bölümler ilerledikçe dünya değişiyor, tabii ki Mad Men de değişiyor ve birkaç siyahi karakterle de böylelikle tanışmış oluyoruz.

Dizide ırkçılık üzerine trajikomik bir sahne;

Siyahiler Madison Bulvarı’nda özgürlük için slogan atarak yürüyorlardır. Gökdelenlerin tepesinden de Sterling Cooper ve diğer reklam ajansları büyük bir merakla onları izlemektedirler. Derken karşı ajansta çalışanlar, yürüyüş yapanların üstüne su dolu torbalar atmaya başlarlar. Herkes pek bir eğlenmiştir. Tabii bu, büyük bir haber olur. Bizim ajans da espri olsun diye “Bizim kapımız herkese açık dileyen gelebilir.” diye bir ilan verirler. Espri gerçeğe dönüşür, ertesi gün bütün siyahiler iş başvurusu için Sterling Cooper’ın kapısında kuyruk oluşturur.

Mad Men’de Alkol ve Sigara

Dizide ilk sezonundan itibaren var olan ana karakterlerden bir tek Bertram Cooper sigara ve alkol kullanmıyor. Neden kullanmadığından da karakter tahlilinde bahsedeceğiz. Bu kısmı uzun uzadıya anlatmaya gerek yok aslında. Kamuya açık-kapalı, her alanda sigara içiliyor. Sigaranın sağlığa zararları konusunda Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı araştırmanın Reader’s Diegest dergisinde yayınlanması ile sigara üreticileri de zor durumlara düşüyor. Alkol ise hayatının rutinine girmiş, mesai saatleri içinde çay, kahve içer gibi viskiler ve martiniler lıkır lıkır mideye indiriliyor.

6a00d834518cc969e2010535bab9d5970b-800wi

Mad Men’de Cinsiyet Ayrımcılığı

Bu konuya Sterling Cooper ofisinde çalışan kadınların Mad Men erkekleri tarafından maruz bırakıldığı durumlardan örnekler vererek başlayalım:
Sekreterler o zamanın en -modern- aletleri arasında yer alan, IBM Selectric daktiloları ve Xerox 914 fotokopi makineleriyle tam bir Stepford Kadınları misali köle gibi çalışırlar. Sadece bununla sınırlı olmayan azapları, Mad Men erkeklerine dadı gibi hizmet etmeleriyle devam eder. Bazen uğradıkları hakaretler ve cinsel tacizler yüzünden, bunalanlar soluğu tuvalette hıçkıra hıçkıra ağlamakta bulurlar. Yapacak bir şey yok; tekrar masalarına dönmek zorundadırlar, yoksa kendinilerini kapının önünde bulurlar.

Cinsiyet ayrımcılığına bir örnek;

Bir ruj markası, Sterling Cooper ajansının kapısını çalar. O zamana kadar tüketicisi sadece kadın olan bir ürün için reklam sloganı üretmemiş Mad Men erkekleri, çareyi ürünleri ofisteki sekreterlere deneterek, onlar arasında bir beyin fırtınası yaratmakta bulurlar. Testin yapıldığı odaya sekreterler girer ve çeşit çeşit ürünü dudaklarında denemeye başlarlar. Ofisin erkekleri de tıpkı bir polis merkezinde, kapalı koyu renkli camlı bir bölmede kendisini göremeyecek olan bir düzine zanlıdan gerçek suçluyu  ayırt edecek olan şahit gibidirler. Odanın dizaynı tıpatıp bu şekildedir. Sekreterler rujları denerken, onlar da ellerinde viski bardakları, sigaraları ve koltuklarına yayılarak sekreterleri dikizlerler.

Bu ruj markası testinden sonra Peggy Olson fikirlerini söylerken, ağzından akıl dolu bir slogan çıkar. Metin yazarlarından Freddy Rumsen basit bir sekreter olarak gördüğü Peggy’den böyle bir cümle duymasının şaşkınlığı ile;

Bir köpeğin piyano çaldığını görmek gibi bir şeydi” diyerek cinsiyet ayrımcılığının dibine vurur.

Dizide yıllar geçtikçe her şey değişiyor dedik ya, kadının da toplumdaki yeri yavaş yavaş değişiyor. Biz de özellikle Peggy Olson’un karakterindeki değişimi izleyerek buna şahit oluyoruz.

KARAKTERLER

Diziye bölümler ilerledikçe birçok karakter dahil ediliyor. Gerek tanıtımı yazarken gerekse karakterleri tanıtırken diziden alacağınız hazzı törpülememek adına oldukça dikkatli davrandık. Bu yüzden ana karakterler harici diziye sonradan  dahil olanlara değinmemeyi tercih ettik.

don-draper-2

Don Draper (John Hamm)

Senin aşk dediğin şey, kadın çorabı satılabilmesi için benim gibi erkekler tarafından icat edildi.

Dizide yer alan konuk oyunculardan biri olan Rachel Menken‘e söylediği bu alaycı cümle, aşka ne derece inandığının bir göstergesi değil midir?

Hikayenin ana kahramanı olan Don Draper’ın geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Saklaması gereken bir sırrı olduğu için, en başta karısı dahil kimseye açık vermemek üzere özellikle çaba harcamaktadır. Don’un karakterindeki karmaşıklık da bu yüzdendir. Geçmişi unutmak ve hatırlamak arasında sürekli bir gerilim içerisindedir. Geçmişi unutmak en büyük arzusudur, çünkü sadece şu andaki yaşamına odaklanmak istemektedir. Lakin birtakım olaylar, Don’un bugününü ve geleceğini tehdit edecek bir şekilde, sırlarla dolu geçmişi tarafından ele geçirilir.

Güzel bir karısı ve iki çocuğu olan ama buna karşın çapkınlıkta sınır tanımayan serseri ruhlu bir karakterdir. Karısına karşı ihmalkar ve ilgisiz bir tavrı vardır. Parlak zekasının ürünüyle, zor durumlara getirdiği yapıcı çözümler hikayeyi sürükleyen etkenlerdendir.

Sitemizde Don Draper’ın Kadınları adlı ispiyonu bol bir bildiri de mevcuttur.

MMS3_Gallery_Betty_0212-1

Betty Draper (January Jones)

Betty 18 yaşında modellik yaparken Don Draper ile tanışır ve evlenir. Baskıcı anne imajı ile çocuklarının üzerinde etkili olan bir kadındır. Kocasının hayatında önemli bir parça olmak ister; ama kocası onu evde bir eşya olarak görür. Aslında zeki bir kadındır, ama kocası hakkında ciddi bir şekilde yanılmaktadır. Ev işleri ile geçen sıkıcı hayatı, hapishanede özgürlüğünü bekleyen mahkum misalidir. Yarıda bıraktığı kariyeri, içinde ukte olarak kalmıştır. Geri dönme şansı yakaladığında ise kocası tarafından engellenir. Özgürlüğe kavuşamamasının acısını komşusunun kuşlarına tüfekle ateş ederek çıkartır. Bu da o meşhur sahne;

peggy-olson-1

Peggy Olson (Elisabeth Moss)

Peggy, Brooklyn doğumlu, Katolik bir aileden gelen, iş hayatı üzerine bilgi ve tecrübesi henüz gelişmemiş bir sekreter olarak Don Draper’ın yanında işe başlar. Don Draper geçmişiyle ne kadar cebelleşen bir karakter ise Peggy bunun tam zıttıdır.  Geçmişinde yaptığı yanlışlar ve hataları bir şekilde görmezden gelip unutur. Geçmişi tamamen gözden çıkarmak olarak algılayamayacağımız bu durumu, geçmişin duygusal olarak anlamını yitirmesi olarak tanımlayabiliriz. 1. sezondan ispiyon içeren örnekler verelim;

Peggy’nin Pete ile yaşadığı ilişkiyi yok saymasını ve kariyerine zarar verecek olan hamileleğin bedenine  yaşattığı mevcut durumu unutmasını örnekleyebiliriz. Hırsı ile işine o kadar konsantre olmuştur ki hamile olduğuna onu ikna eden, elini karnına götürüp içindeki bebeği hissetmesini sağlayan doktordur. Hatta doğan çocuğunun dizide varlığı ile yokluğu belli değildir. Çocuğuna annelik yapması demek, kariyerine odaklanamaması anlamına geliyor. Bu yüzden çocuğunun varlığını unutmamıştır ama kendi açısından duygusal anlamını yitirmiştir .

Peggy, Amerikan toplumunda modern iş kadınının doğuşunu simgeler.

PeteMadMen

Pete Campbell (Vincent Kartheiser)

Niye iyi bir şeye tek seferde sahip olamıyorum?

Zengin bir ailenin çocuğu olması, ona Sterling Copper’da iş imkanı sağlamıştır. Kariyer basamaklarını hızlı tırmanmak adına elinden geleni ardına koymayan ihtiraslı bir karakter olarak tanımlayabiliriz. Önemsiz şeylerle uğraşmak, kıskançlık ve tekrar eden öfke krizleri onun sağlıksız hafızasının bir ürünüdür. Çoğunlukla basit, tepkisel içgüdülerle hareket eder. Ruh hali çok değişken, olgun olmayan tavırlarıyla sıkça karşılaşıyoruz.  Ufak bir çocuk gibi köşesine çekilip kırılganlaşabiliyor. Kendine olan güvenini tekrar kazanabilmek adına her zaman bulduğu bir yol oluyor.

roger-sterling-mad-men

Roger Sterling(John Slattery)

Ajansın iki ortağından birisidir. Doymak bilmeyen alkol ve sigara tüketicisi, kadınlara çok düşkün bir çapkındır. Hiçbir kadına uzun süre bağlı olmak istemez.  Uzun soluklu bağlılık konusunda ise şöyle der;

Sana kızıma söylediğim şeyin aynısını söyleyeceğim. Evliliğin ilk yılında seviştiğiniz her sefer için kavanoza bir peni koysan, sonraki yıl her sefer için kavanozdan bir peni alsan, elinde ne kalır biliyor musun? Bir kavanoz dolusu peni.

Roger’ın ajanstaki misyonunu uzlaştırıcılık ve sorun giderici olarak tanımlayabiliriz. Kişisel ilişkilerini kullanarak sorun çıkaran müşterileri yatıştırır. Pete Campbell’ı idare etmesi de ne kadar uzlaştıran bir yapısı olduğuna örnektir.

00290

Joan Holloway (Christina Hendricks)

Sterling Cooper’da sekreterlerden herhangi birinin ofis işlerinin nasıl yürüdüğüne dair sorularının muhatabı ofis müdürü Joan Holloway’dir. Sadece işler değil, özel sorunlarda da tavsiyesine başvurulan bir isimdir. Bir diğer görevi de olağan toplantılarda ajanstaki erkeklere, müşteriler ile olan ilişkilerde yapılacak olan işleri hatırlatmasıdır.

Güzelliği ve tavırlarıyla hem ajanstaki, hem de ekran başındaki çoğu izleyici tarafından tanrıça muamelesi görür. Görüntü her şeyi anlatıyor zaten.

1200x668xbert1.png.pagespeed.ic.paQ9iLPari

Bertram Cooper (Robert Morse)

Çoğu zaman diziyi izlerken bu Bert Cooper ne iş yapıyor diye kendimize sormuşuzdur. Bert Cooper sunumlarda yer almaz. Ortak çalışma gruplarına katılmaz. İsmini verdiği ajansın Roger ile ortağı olmasına rağmen büyük resmin içinde yer almaz. Buna karşın kendini yaratıcı bir deha olarak görür. Kendine ait odasında çıplak ayaklarıyla özgürce dolaşır. Üstelik odasına giren kimse, ayakkabılarını çıkarmak zorundadır. Neden diye soracak olursanız, kendisi sağlıklı Japon kültürünü benimsiyor. Bu yüzden alkol ve sigara da kullanmıyor. Çiçekler ve sanat eserleri de hobileri arasındadır.

Ken-02

 

 

Kenny Cosgrove (Aaron Staton)

Sterling Cooper’ın hesap yöneticisidir. Çocukluğu kırsal alan Vermont’da geçmiştir. Pete Campbell ile bir itiş kakış halindedirler. Bu rekabetleri tahmin edebileceğiniz üzere, Pete’in aşırı kıskançlık sendromlarından kaynaklanmaktadır.

 

 

Salvatore Romano (Bryan Batt)Salvatore

Günümüzde olduğu gibi 1960’lı yıllarda da toplumda yaşayan yığınla eşcinsel vardı. Toplum içerisinde oldukça kapalı bir yaşam sürüyorlardı. Günümüze kıyasla, o yıllarda kimin eşcinsel olduğunu anlayabilmek için ipuçlarını takip etmeniz gerekiyordu. Mad Men’deki karakterlerin de Salvotore’den bihaber olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Sistemin homofobik tutumuna yapılan eleştiri de bu karakter üzerinden ele alınıyor. Ajanstaki görevi ise görsel sanatlar departmanındadır.

Paul

 

 

Paul Kinsey (Michael Gladis)

Sterling Cooper’da metin yazarıdır. Mad Men erkekleri arasında bekarlar kulübündedir. Dünya görüşü olarak açılımcı biridir. Kuşaklar arası değişim konusu bu karakter üzerinden işlenmektedir.

 

Harry

 

 

 

Harold ”Harry” Crane (Rich Sommer)
Harry için Pete’in ajansta en fazla anlaştığı karakter olduğunu söylersek yanılmamış oluruz. Ajansın medya bölümünde yer alır.

 

mad-men58

 

 

Sally (Kiernan Shipka), Bobby (Mason Vale Cotton)

Don Draper’ın iki çocuğundan biri olan Sally, ilerleyen sezonlarda hikayenin içine yerleşip önemli olacak karakterlerdendir. Boby ise sadece görüntü olarak var diyebiliriz.

 

Trudy+Campbell+Mad+Men=Mad+Style+Season+3+Episode+13+2

 

 

 

Trudy Campbell (Alison Brie)

Pete’in aileden varlıklı güzeller güzeli karısıdır. Kocasına nazaran olgun bir kadındır. Pete gibi bir adamı idare etmek kolay değil; olabildiğince elinden geleni yapıyor diyelim. Tek derdi çoluk çocuğa karışıp, gerçek bir aile olabilmektir.

 

 


Peggy-Mad-Men-watch
Mad Men’in Sanatsal Satın Alımcısı Ellen Freund

1960’lı yılları gerçekçi bir dille yansıtmak hiç kolay değil. Dizi, izleyiciyi bu büyülü dünyanın içine çekebilmek için ince eleyip sık dokuyor. Ellen Freund haftanın beş gününü, dizide kullanılan aksesuarları Ebay ve Etsy gibi sitelerde aramakla geçiriyor. Bu aksesuarlara bölüm başı harcanan para 13 ile 15 bin dolar arasında değişiyor. 60’lı yıllara özgü parçalar arasında Peggy Olson‘un koluna taktığı saat, çok nadide bir parçaymış. Betty Draper‘ın antika yüzüğü için ise 40 bin dolar para harcanmış. Ellen Freund yüzük için ‘Sahte olmasındansa, 40 bin dolar para verip gerçeğinin olmasını tercih ederim” demiş. Dizide içilen Lucky Strike sigaraları el yapımı; yine Ecstasy Herbal Cigarettes’in paketleri de elle imal ediliyor. O zamanların eski içki şişelerine yeni etiket bastırmak yerine, eski etiketleri satın almak için açık arttırmalara gidiliyormuş.


mad_men_vintage_dresses
Mad Men ve Moda

Son yıllarda gerek sinema gerekse dizilerden ilham alarak koleksiyonlarını hazırlayan moda evlerini sıkça görür olduk. 2011 yılında en iyi film Oscar’ı alan The Artist ile 1920’li yılların modası geri gelmişti. Keza The Great Gatsby filmindeki kostümlerden etkilenen modacı sayısı hiç az değil. Televizyonda ise Sex and City, Gossip Girl ve Desperate Housewives’ta giyilen kostümler sıkça konuşulurdu. 3 dizinin de başrol oyuncuları moda ikonları haline dönüşmüştü. Mad Men’le ise 1960’lı yılların moda anlayışı yeniden geldi. Birçok tasarımcı dizide yer alan Joan Hollaway, Peggy Olson ve Betty Draper gibi kadın karakterlerin kostümleri ve tarzlarından ilham aldı.

mand_men_ftbx

Mad Men ve Kitapları

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki hiç bir dizi yayınlandığı esnada birçok yazara ilham kaynağı olmamıştır. İşte Mad Men’le direkt veya dolaylı olarak alakalı diyebileceğimiz kitaplar:

planet-weidknecht-madmen-1
Mad Men Cookbook

Mad Men’in yansıttığı 60’lı yıllarda New York’ta davetlerde ve barlarda ne yenildiğine ve hangi kokteylerden tadıldığına dair araştırma ve tariflerle dolu bir kitaptır. O dönemin tarihsel ve kültürel damak tadını yansıtan kitap, içinde 70’ten fazla yemek-tatlı-içecek-meze tarifi de barındırır. Kitabın yazarları Judy Gelman ve Peter Zheutlin‘dir.

 

8891796d-cf1b-459b-b85b-64d843d2b487-1
Mad Men ve Felsefe

Dizi hakkında genel olarak satır aralarında kalan gizli detaylara felsefik yorumlar getiren, üzerine ciddi anlamda kafa patlatılmış bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki yazarlar Rod Carveth ve James B. South, dizinin yarattığı atmosfere kendilerini kaptırabilmek amacıyla fazlasıyla viski, martini ve sayısız paket sigara tüketmişler. Kitaptaki karakterler Platon, Aristoteles, Nietzsche gibi filozofların öğretileri ile iç dünyalarına girilip yorumlanıyor. Kitap ilk üç sezon yayınlandıktan sonra yazılmıştır.

the-real-mad-men_01

 

 

The Real Mad Men

Yazar Andrew Cracknell, Mad Men’in başarısından sonra böyle bir araştırma kitabı yazma gereği duymuş. Dizide yansıtılan Madison Bulvarı hikayelerinin tamamen gerçeği yansıtmadığını düşünüp, yaşanan gerçekleri bu kitabına taşımıştır. Reklamcılık piyasasında yükselen isimlerin gerçek hayat hikayelerine değiniyor.

 

cover_madmen

 

 

Mad Men: The Illustrated World

Adından anlaşılacağı gibi kitap bizi, 60’lı yılların sofistike ve otantik yaşam tarzına sahip parlak renkli dünyasına götürüyor. Çizim tekniği olarak Mad Men’in giriş jeneriğindeki animasyondan esinlenildiğini söyleyebiliriz.

 

 

51pbtJr7IyL._SY344_PJlook-inside-v2,TopRight,1,0_SH20_BO1,204,203,200_

 

Mad Men: Unbuttoned A Romp Through America of the 60’s

Gazeteci yazar Natasha Vargas-Cooper‘ın kaleme aldığı kitap, Mad Men’den esinlenmiştir. Kitap dokuz farklı bölüme ayrılır. En uzun olan ilk bölümde çeşitli şirketlerden örnekler verilerek 60’lı yıllardaki reklamlar hakkında görüşler yer alıyor. Sırasıyla moda, çalışan kadınlar ve seks (lezbiyenleri de içerir), sigara-içki-uyuşturucu, dekor, edebiyat ve sinema olarak konu başlıklarını tanımlayabiliriz.

 


ss-100123-SAG-MadMen

Yayın Bilgileri ve Ödülleri

19 Temmuz 2007 tarihinde AMC‘de yayın hayatına başlayan Mad Men, her sezon izleyici sayısını düzenli bir şekilde arttıran ve koruyan ekrandaki nadir dizilerdendir. Şu ana kadar altı sezon yayınlanan dizi, ikiye bölünecek 7. sezonu ile ekranlara veda edecektir. Dizinin yapımcısı, The Sopranos‘un da yapımcılarından biri olan Matthew Weiner‘dır. Dizinin eşsiz müziklerini David Carbonara hazırlıyor. Özellikle bölüm sonlarında çalınan müziklerle kulağınızın pasını silebilirsiniz.

Mad Men 2008-2011 yılları arasında düzenlenen dört Emmy ödül töreninden de üst üstte “En İyi Drama” seçilerek ayrıldı. Diğer teknik dallarla birlikte 14 Emmy ödülü kazanmış oldu. Aynı şekilde 2008-2011 yılları arasında da dört kere en iyi drama seçilerek Altın Küre‘nin sahibi oldu. John Hamm ise 2008 yılında en iyi erkek oyuncu dalında Altın Küre’nin sahibi oldu.

8003_G27_fr46.tif

 FRAGMANI

 

Mob City | Neo-Noir Türü | Karakterleri ||Ön Tanıtım

$
0
0

Mob-City-Poster3

“Mob City de Neymiş?” Diyenlere:

Mob CityThe Walking Dead‘i geliştiren ve aynı zamanda The Walking Dead’in yapımcılarından olan Frank Darabont tarafından yaratılan, senaryosu da büyük ölçüde onun tarafından kaleme alınan, Amerika’da “Drama bizim işimiz.” gibi iddialı sloganıyla tanınan kablolu kanal TNT’nin yeni hiti olmaya aday yepisyeni televizyon dizisidir.

Darabont’un Mob City’nin yapımcıları arasında da olduğunu belirtmekte fayda var. Mob City, John Buntin tarafından kaleme alınan ve Amerika’da çok beğenilen “L.A. Noir: The Struggle for the Soul of America’s Most Seductive City” adlı kitaptan uyarlandı. Dizide de tıpkı kitapta olduğu gibi Los Angeles Polis Departmanı ile Gangsterler arasında 1940’larda yaşanan gerçek hesaplaşmalar anlatılıyor ve bu yapılırken kitapta anlatılan Los Angeles atmosferi mümkün olduğunca dizide de korunmaya çalışılmış. Bu yüzden dizinin türü polisiye-dram-dönem dizisi olarak özetlenebilir.

Not: Dizinin ilk sezonu 6 bölümden oluşuyor ve 4-11-18 Aralık tarihlerinde çifter bölüm şeklinde yayınlanarak ilk sezonunu tamamladı. Henüz yeni sezon onayını almadı.

mob-city_575x320__twocolumncontent

Neo-Noir Türü Hakkında:

MOB-CITY-poster-art-DrewstruzansmallAslında dizi, Amerika’da “Neo-Noir” diye adlandırılan bir türün önemli bir temsilcisi olacak diye lanse edildi. Peki neymiş bu “Neo-Noir” türü? Öncelikle, “Noir” Fransızca bir kelime ve anlamı kara, siyah demek. Dilimizde “Noir” türü filmlere “Kara Film” deniyor, ama aslında bu çeviri de türü tam olarak yansıtamıyor. “Noir” hikaye kahramanlarını kötü-itici algılanabilecek bir dünyanın içine sokan, 1940’ların başından 1950’lerin sonuna kadar uzanan klasik Hollywood suç filmleri türüne verilen isim aslında.

“Neo-Noir” türü ise, “Yeni Dönem Kara Film” diye dilimize çevrilebilir sanırım. Yani aslında klasik kara filmlerin unsurlarını sonuna kadar kullanan ama 1940 ve 1950’lerin kara filmlerinde bulunmayan yenilenmiş konuları, içeriği ve görsel efektleri de içinde barındıran modern dönemin kara filmlerine verilen isim. İşte Mob City de bu “Neo-Noir” diye adlandırılan -benim de kendi çapımda çok sevdiğim- türün önemli bir temsilcisi.

mob-city-group-shot-s1-636-380

Bu Kadar İyi Kurulmuş Bir Kadroyu da Es Geçemezdim:

ibhNJLF9pXatOH

Jon Bernthal, Detektif Joe Teague karakterini canlandırıyor. Joe, başarılı bir detektif, suçluların da korkulu rüyası. Ama sadece öyle mi (?)

 

 

Milo Ventimiglia, Ned Stax karakterine hayat veriyor. Ned, aynı zamanda savaşta da bulunmuş olan dizimizin hukukçusu.

 

 

Neal McDonoughWilliam H. Parker rolünde. Parker, Los Angeles Polis Departmanının o dönemki komiseri, ama mafya ile başı dertte.

 

145082.281x308

Alexa Davalos, Jasmine Fontaine rolünde. Jasmine, bir gece klübünde fotoğrafçı olarak çalışan güzel ve oldukça çekici bir kadın.

 

hh

Jeffrey DeMunn, Hal Morrison karakterini canlandırıyor. Morison, Los Angeles Polis Departmanının mafyalarla ilgilenen bölümünün başında yer alan bir detektif.

 

tumblr_mwxlvhTnX71sehs9go1_500

 

Robert Knepper, Sid Rothman rülünde. Sid, dizimizin önemli gangsterlerinden biri.

 

 

 

Jeremy Luke‘u Los Angeles şehrinin en tehlikeli gangsteri olan Mickey Cohen rolünde seyrediyoruz.

 

mobcity_cast_llmayor_bg

 

Gregory Itzin, Los Angeles’in o dönemki Belediye Başkanı olan Fletcher Bowron karakterine hayat vermekte.

 

kk

 

* Son olarak Edward Burns‘ü ise Los Angeles şehrinin en ünlü gangsterlerinden biri olan Bugsy Siegel rolünde izliyoruz.

 

 

Buyurun bu da fragmanı: 

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=6Ut04TPYnZE?version=3&rel=1&fs=1&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent]

Diziyi ilgi alanınıza sokmayı becerebildim mi acaba? Beceremediysem suç sizde kuzum. İyi seyirler… Yeni yılda kaleme aldığım ilk yazı da olduğundan iyi yıllar… 😉

Mob-City

Viewing all 91 articles
Browse latest View live